Multilingual Turkish Dictionary

English

English
HOLD IN : English Turkish

tutmak, zaptetmek, sınırlamak, kendini tutmak

HOLD IN ABOMINATION : English Turkish

v. iğrenmek, nefret etmek, beğenmemek, hor görmek

HOLD IN CHECK : English Turkish

kontrol altında tutmak, sınırlamak, alıkoymak, tutmak

HOLD IN CONTEMPT : English Turkish

kötülemek, hor görmek, aşağılamak, küçümsemek; mahkeme düzenine uymayı reddederek veya mahkeme sürecini aksatarak bir mahkemenin işleyicini kasten engellemekten suçlu bulunmak

HOLD IN CONTEMPT OF COURT : English Turkish

mahkemeye saygısızlık etmekten suçlu bulmak

HOLD IN DERISION : English Turkish

alay etmek

HOLD IN ESTEEM : English Turkish

saygı göstermek, sevgi beslemek

HOLD IN ESTIMATION : English Turkish

saygı göstermek

HOLD IN EXECRATION : English Turkish

v. tiksinti duymak

HOLD IN GREAT ESTEEM : English Turkish

aş tacı etmek, büyük saygı göstermek, büyük değer vermek

HOLD IN HIGH ESTEEM : English Turkish

üyük saygı göstermek, büyük sevgi beslemek

HOLD IN HIGH ESTIMATION : English Turkish

v. büyük saygı göstermek

HOLD IN HIGH REGARD : English Turkish

aş tacı etmek, büyük saygı göstermek, büyük değer vermek

HOLD IN PLEDGE : English Turkish

v. rehin tutmak

HOLD IN SCORN : English Turkish

eleştirmek, küçük görmek, aşağılamak, hor görmek

HOLD IT : English Turkish

interj. dur, oynatma

HOLD OFF : English Turkish

uzak tutmak, yaklaştırmamak, ertelemek, çekinmek, geri durmak, gecikmek, mesafe koymak, olmamak, gerçekleşmemek

HOLD OFFICE : English Turkish

koltuk sahibi olmak, bir görevde bulunmak, bir pozisyonda bulunmak (devlet yönetim vs alanlarında)

HOLD ON : English Turkish

eklemek, tutmak, sarılmak, bağlanmak, dayanmak, durmak

HOLD ON LEASH : English Turkish

yularını elinden bırakmamak, kontrol altında tutmak, kontrolünde bulundurmak, elinin altında tutmak

HOLD ON TO : English Turkish

tutmak, bırakmamak, tutunmak

HOLD ONE'S BREATH : English Turkish

nefesini tutmak

HOLD ONE'S NOSE : English Turkish

v. burnunu tıkamak

HOLD ONE'S OWN : English Turkish

yerini korumak, aynı kalmak, dayanmak, başabaş kalmak, başabaş olmak

HOLD ONE'S OWN GROUND : English Turkish

durumunu korumak, dayanmak, olduğu yerde dayanmak, karşı koymak, muhalefete karşı dayanma