English
KEPT HIM WAITING : English Turkish
onu bekletti
KEPT HIS DISTANCE : English Turkish
mesafesini korudu, mesafeli davrandı, uzak kaldı
KEPT HIS EYES OPEN : English Turkish
dikkatini verdi, dikkatliydi, dikkatlice izledi
KEPT HIS MOUTH SHUT : English Turkish
sesini çıkarmadı, sessiz kaldı; açığa vurmadı (bilgi, sır, vs.)
KEPT HIS PROMISE : English Turkish
sözünü tuttu, sözünü yerine getirdi, yapacağını söylediği şeyi yaptı
KEPT HIS SECRET TO HIMSELF : English Turkish
sırrı kendine sakladı, sırrı kimseyle paylaşmadı
KEPT HIS SELF-RESPECT : English Turkish
haysiyetini korudu, özsaygı duygusunu korudu, kendine olan saygısını korudu
KEPT IT A SECRET : English Turkish
unu gizli tuttu, başkalarına söylemedi, açığa vurmadı
KEPT IT INSIDE : English Turkish
içine attı, başkalarının iç duygularını görmelerine izin vermedi
KEPT SILENT : English Turkish
sesini çıkarmadı, sessiz kaldı; söylemedi, açığa vurmadı (bilgi, sır, vs.)
KEPT SILENT ABOUT IT : English Turkish
unun hakkında sessiz kaldı, söylemedi, açığa vurmadı (bilgi, sır, vs.)
KEPT SMILING : English Turkish
gülümsemeye devam etti, mutlu görünmeye devam etti
KEPT THE COMMANDMENTS : English Turkish
Emirlere itaat etti, dini kurallara uydu, dini mitsvaya itaat etti
KEPT THE DELICATE BALANCE : English Turkish
hassas dengeyi devam ettirdi, hassas dengeyi korudu, sabit durumu sürdürdü
KEPT THE PREMISES CLEAN : English Turkish
inayı temiz tuttu, temizliği korudu, orasının her zaman temiz ve derli toplu olmasını sağladı
KEPT THINGS IN PROPORTION : English Turkish
durumu olduğu gibi sürdürdü, olanları büyütmedi, her şeyi uygun perspektifinde deva ettirdi
KEPT TO HIMSELF : English Turkish
diğerlerinden uzak durdu, diğerleriyle arkadaşlık etmedi; söylemedi (sır)
KEPT WAITING : English Turkish
ekletildi; beklemeye devam etti
KEPT WOMAN : English Turkish
metres, kapatma
KERALA : English Turkish
n. Kerala, güneybatı Hindistan'da bir eyalet
KERATALGIA : English Turkish
n. keratalji, kornea ağrısı (Oftalmoloji)
KERATECTASIA : English Turkish
n. keratektazi, korneanın dışa çıkık olması, şişkin kornea (Oftalmoloji)
KERATECTOMY : English Turkish
n. keratektomi, korneanın bir kısmının ameliyatla çıkarılması (Cerrahi)
KERATIN : English Turkish
n. keratin
KERATINISATION : English Turkish
n. (Biyoloji) keratinizasyon, daha sert ve kaba dokuya dönüşme (epidermisin, saçın, tırnakların dış hücrelerinin), hücrelerdeki keratin tortusu (ayrıca keratinization)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani