Multilingual Turkish Dictionary

English

English
LIKE MINDED : English Turkish

hemfikir, aynı görüşte

LIKE MOTHER LIKE DAUGHTER : English Turkish

anasına bak kızını al, kızlar annelerinden öğrenirler, kızın davranışları çoğu kez annesinin davranışları ile aynıdır

LIKE PUTTING WATER INTO A SIEVE : English Turkish

oşa çaba harcamak, faydasız bir şey yapmak, anlamsız hareket

LIKE RATS LEAVING A SINKING SHIP : English Turkish

atan gemiyi terk eden fareler gibi, çok geç olmadan kendini kurtarmak isteyen bir şekilde davranmak

LIKE SIN : English Turkish

aşırı, alabildiğine

LIKE SIXTY : English Turkish

(Argo) bir saniye içinde, çok hızlı bir şekilde

LIKE STEEL : English Turkish

çelik gibi, katı, çok güçlü, sağlamlaştırılmış

LIKE STONE : English Turkish

adj. taş gibi

LIKE SWISS CHEESE : English Turkish

İsviçre peyniri gibi, İsviçre peynirine bezeyen, birçok deliği olan, delikli, delik dolu

LIKE TALKING TO THE WALL : English Turkish

duvara konuşuyormuş gibi, hiç kimse beni dinlemiyor, hiç kimse ne söylediğimi anlamıyor, kimse beni önemsemiyor

LIKE THAT : English Turkish

u şekilde, aynı bunun gibi; buna benzer bir şekilde

LIKE THE DEVIL : English Turkish

şeytan gibi, kötü bir şekilde, şeytani bir şekilde

LIKE THE SNOWS OF YESTERYEAR : English Turkish

varlığı silinmiş bir şekilde, artık var olmayan bir şeye benzer bir şekilde

LIKE THESE : English Turkish

unlar gibi, bunlara benzer, bunların olduğu gibi

LIKE THIS : English Turkish

öyle, bunun gibi

LIKE THOSE : English Turkish

onlar gibi, onlara benzer, şunların olduğu gibi

LIKE TWO PEAS IN A POD : English Turkish

ir elmanın bir yarısı gibi, özdeş ikizler gibi, birbirine çok benzeyen iki şey gibi

LIKE VERY MUCH : English Turkish

v. çok sevmek

LIKE WATER : English Turkish

su gibi

LIKE WATER OFF A DUCK'S BACK : English Turkish

etkilenmeden, herhangi bir etkisi olmadan, tamamen etkisiz bir halde, hiçbir şekilde tesir etmeden

LIKE WIND : English Turkish

üzgar gibi, esinti gibi, hissedilebilir ancak görülemeyen bir şey gibi

LIKE WINKING : English Turkish

kaşla göz arasında, göz açıp kapayıncaya kadar

LIKEABLE : English Turkish

adj. hoşa giden, hoş, sevimli, sempatik

LIKED : English Turkish

adj. sevilen

LIKED HIM : English Turkish

ondan hoşlandı, ondan etkilendi, ona bayıldı