Multilingual Turkish Dictionary

English

English
LIKED IT : English Turkish

unu beğendi, buna bayıldı, bu hoşuna gitti

LIKELIHOOD : English Turkish

n. olası olma, olasılık, ihtimal

LIKELY : English Turkish

adj. olası, muhtemel, mümkün, mantıklı, inandırıcı, uygun

LIKELY : English Turkish

adv. büyük ihtimalle, muhtemelen, galiba

LIKEN : English Turkish

v. benzetmek, benzerlik bulmak

LIKENESS : English Turkish

n. benzerlik, benzeme, resim, kopya

LIKES : English Turkish

n. hoşa giden şeyler, beğenilen şeyler; tercihler

LIKES AND DISLIKES : English Turkish

hoşa giden ve hoşa gitmeyen şeyler, birinin beğendiği veya beğenmediği şeyler

LIKEWISE : English Turkish

adv. aynı şekilde, hem, ayrıca, dahi

LIKING : English Turkish

n. sevme, beğeni, hoşlanma, meyil, zevk, ilgi

LIKUD : English Turkish

n. Likud, İsrail'de siyasi bir parti

LIKUD CONFERENCE : English Turkish

Likud Konferansı, önemli kararlar almak yada seçimler için Likud Partisi üyelerince yapılan toplantı

LIKUD FACTION : English Turkish

Likud grubu, İsrail Parlamentosu'nun Likud Partisi'ne mensup üyeleri

LIKUD GOVERNMENT : English Turkish

Likud hükümeti, Likud partisi üyelerince yönetilen hükümet

LIMITED MONARCHY : English Turkish

meşruti krallık

LIMITED NUMBER OF SEATS : English Turkish

sınırlı yer sayısı, kısıtlı yer sayısı, sınırlı koltuk sayısı

LIMITED PARTNER : English Turkish

sınırlı sorumlu ortak

LIMITED PARTNERSHIP : English Turkish

limitet ortaklık, bazı ortakların mali sorumluluklarının sınırlı olduğu işletme

LIMITED PHYSICAL FITNESS : English Turkish

sınırlı fiziksel uygunluk, sınırlı fiziksel yeterliliği olan birine verilen askerlik için az elverişli olma durumu

LIMITED POWER OF ATTORNEY : English Turkish

sınırlı vekaletname, belirli bir faaliyeti başka birinin yerine gerçekleştirme izni

LIMITED SEATING : English Turkish

sınırlı oturma yerleri, sınırlı yer sayısı, belirli sandalye sayısı, imkan dahilinde olan oturma yerlerinin sınırı sayısı

LIMITED TRAIN : English Turkish

ekspres tren

LIMITED WAR : English Turkish

sınırlı savaş, bir ülkenin sahip olduğu tüm silahları ve askeri gücünü kullanmadığı savaş

LIMITEDLY : English Turkish

adv. sınırlı bir şekilde, sınırlandırılmış bir şekilde, kısıtlı bir şekilde

LIMITEDNESS : English Turkish

n. sınırlılık, kısıtlı olma durumu