Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
SCHORNSTEIN : German Turkish

m baca; et. in den ~ schreiben fiğ. üstüne bir bardak su içmek; fatiha okumak; kum üstüne yazmak bşe kaybolmuş nazariyle bakmak
aufsatz m deflektör-feger m ocak süpürücüsü; ocakçı; wie ein ^ aııssehen hum. kömür çırağına dönmek
kappe / baca tepesi (od. şapkası)

SCHORRE-E : German Turkish

(German Youth Slang
German) giftige Pille

SCHOTE : German Turkish

bezelye v.s. kabuğu
naut. ıskota
dial. ahmak herif
n pl. taze bezelye
n.pfeffer m salatalık biber

SCHOTT : German Turkish

n l. naut. su geçmez bölme
n.pr. geogr. (Atlas-gebirge) Şot
e l. / s. Schott (\\}
m tskoç(-yalı)
en m (Gewebe) ekose"-en.rock m fistan
er m l. çakıl; kırma taş
(bei Eisenbahn) balast
er.beton m kaba beton •er.schiegel m varyos
erung / blokaj
in / îskoçyalı kadın
isch m l. (Tanz) şotiş
(VVhisky) Skoç viskisi
land n.pr. îskoçya

SCHOß : German Turkish

m l. kucak, koyun
(Mutterleib) ana rahmi
(Rock2) etek, kuyruk
s. Schöpling. auf den ~ nehmen (Kind) kucağına almak; sich j-m auf den
^ setzen b-nin kucağına oturmak; die Hande in den ^ leğen işsiz güçsüz kalmak; j-m als reife Frucht in den ~ fallen olmuş (od. pişmiş) armut gibi b-nin eline (od. ağzına) düşmek; nasibinde olanın kaşığında çıkmak; im ^ der Farnilie aile ocağında
hund m fino köpeği
kind n L (Kleinkind) kucak çocuğu
(Liebling) göz bebeyi
(verzogenes Kind) şımartılmış çocuk; ein ~ des ülücks yıldızı parlak; dört üstü murat üstü

SCHRAFTIEREN : German Turkish

tara(kla)mak
iert taralı, tarama; dünn ^ seyrek çizgili °w f tara(kla)ma

SCHRAMME : German Turkish

yarık, yırtık, tırmık, sıyrık; unbedeutende ^ sathî bir yara ^n l. hafifçe yaralamak, çizmek, sıyırmak
(Katze) tırmıklamak
(an et.) sertçe sürtünmek; kerterek geçmek; bşe çarpmak
Ich habe mir die Hand an e-m Nagel geschrammt. Elim bir çiviye takılıp sıyrıldı

SCHRANK : German Turkish

m dolap
e/l. mania, sed, hail
(Bahn2) baryer
(Gitter) parmaklık, tahtaperde
(Grenze) hudut, sınır
(-n pl.) (z. B. vor Gericht) bölme; j-n in seine
n venveisen b-ne haddini bildirmek; j-n in die
n fordern b-ne meydan okumak; düelloya davet etm.; in
n halten zapt ve idare etm.; sich in
n halten nefsini yenmek

SCHRANKENLOS : German Turkish

l. ölçüsüz; hadsiz hesapsız; sonsuz, hudutsuz
(zügellos) taşkın 2warter m geçit bekçisi

SCHRANKFACH : German Turkish

n kasa
koffer m gardırop bavul

SCHRANZE : German Turkish

pej. mütebasbıs saray adamı
n.tum n hist. kapıkulluk

SCHRAPE : German Turkish

naut. raspa ^n raspalamak; kazıyarak temizlemek

SCHRAPNELL : German Turkish

n mil. şarapnel
kugel / şarapnel misketi

SCHRAPPEISEN : German Turkish

n s. Schrape. Sen s. schrapen

SCHRAT : German Turkish

m myth. uzun saçlı orman cini
segel n naut. yarım yelken; yan (od. fırtına) yelkeni

SCHRAUBBLEISTIFT : German Turkish

m vidalı kurşun kalem
bolzen m somunlu cıvata
deckel m vidalı kapak
e/l. vida
(Schifrs2) uskur, pervane
(tür Eisenbahnschienen) tirfon; ^ und Mutter vida ve somunu; ^ ohne Ende nihayetsiz vida; Das ist ja e-e ^ ohne Ende. fiğ. Bu, yılan hikayesi gibi. versenkte ^ gömme vida; mit
n befestigen vidalamak; alte ^ fiğ. F kocakarı; cadı. cadaloz; Bei ihm ist wohl e-e ^ locker? F Tahtası eksikmiş. Aklında zoru varmış. Sen l. vidalamak
(an-) vidalarla tespitetm.; sich in die Höhe ^ (Flugzeug) helezon! bir uçuşla yükselmek; döne döne çıkmak; seine Hoffnungen niedriger ^ fiğ. ümitlerim kısmak; geschraubt (Stil) calî, sunî, cebrî, gayri tabiî;
e Ausdrucksweise Ut. özenticilik

SCHRAUBENBOLZEN : German Turkish

m vidalı cıvata
dampter m uskurlu (od. pervaneli) vapur ~förmig sarmal, helisel, helezonî, burma
Tlugzeug n s. Hubschrauber.
gang m;
gewinde n kılavuz; vida dişi
kopf m vida başı
Hnie / helezon, helis "mutter / vida somunu
schiüssel m l. somun {bzw. vida) anahtarı
(verstellbarer) ingiliz (anahtarı)
winde / kriko
ziege /
yılan yiyen keçi
zieher m tornavida

SCHRAUBSTOCK : German Turkish

m marangoz mengenesi; demirci kıskacı •verschiuB m vidalı kapak
zwinge/el mengenesi; işkence

SCHREBERGARTEN : German Turkish

m küçük bostan

SCHRECK : German Turkish

m s. Schrecken.
bîld n korkuluk, umacı, cadı ahubaba; korkunç hayalet Schrecken m l. korku, ürküntü
(Entsetzen) telaş, dehşet; ^ verbreüen (in) bir yerc dehşet saçmak; bir yeri dehşete salmak; e-n ^ einjagen korku vermek; ürkütmek; in ^ versetzen telaşa düşürmek; yıldırmak

SCHRECKEN : German Turkish

l. korkutmak, ürkütmek, dehşete düşürmek
(das VVasser) suyu ılıklaştırmak
erregend korkunç; dehşet salıcı 2s.botschaft / kara haber 2s.herrschatt /; Os.regiment n tedhişçilik, terör

SCHRECKGESPENST : German Turkish

n korkunç hayalet; karakoncolos, umacı, gulyabani, karaltı, korkuluk, heyula; çarşamba karışı (gibi) °haft korkak, ürkek; tavşan yürekli; cesaretsiz, yüreksiz; sehr ^ sein gölgesinden korkmak 2Hch l. korkunç, dehşetli
(Unglück) feci, facialı, acıklı
(Adv.) F çok; pek ziyade; müthiş; ein
er Turnult kızıl kıyamet; Wie ^l Kıyamet alameti! Er hat ~ viel Geld ausgegeben. O kadar para harcadı ki! leh habe mich ^. gefreut. öyle sevindim ki deme gitsin. Iwan der
e n.pr hist. Müthiş tvan
niş n korkunç hadise: dehşet; korkutucu bir şey
schraube / F hum. cadaloz, kocakarı
schuB m l. korkutmak için atılan silah
fiğ. tehdit; kuru sıkı; e-n ^ abgeben havaya ateş etm.; kuru sıkı atmak
schufi.pistole / patlangaç
sekunde / dehşet anı

SCHREI : German Turkish

m haykırış, bağırma, nida, feryat; der letzte ^ son moda
adler m zo. küçük bağırgan kartal

SCHREIBART : German Turkish

f üslup; yazış tarzı
bedarf m kırtasiye
block m bloknot
en l. (yazı) yazmak
(abfassen) kaleme almak
(seinen Namen) imzasını atmak
(m. der Maschine) daktilo etm.; lch hatte noch Verschiedenes zu ^. Biraz yazım vardı,
en n l. yazı
(Brief) mektup
(diploma-tischcs) nota
er(in/) m l. yazan; mektup sahibi
(An-gestellter) yazıcı, katip
erei / mst. pej. l. cızıktırma, karalama
(Korrespondenz) muhaberat, haberleşme, yazışma
erling m pej. muharrir taslağı °faul yazı yazmayı sevmeyen; üşengeç yazar
feder / yazı kalemi
fehler m l. yazı hatası; sürcükalem
(orthographischer) imla hatası
garnitür //r. hokka takımı
gebühr / kalem hakkı
gerät n l. yazı takımı;/r. divit
yazı aleti; kalem
heft n yazı defteri
kraft / katip, sekreter, daktilo
krampf m elin tutulması; yazma krampı
kunst / l. usulü inşa ve kitabet
s. Kalligraphie.
lehrer m yazı hocası
mappe / altlık, sumen
maschine / yazı makinesi; daktilo; mit ^ geschrieben daktilo edilmiş; tape
maschinenband n yazı makine şeriti; bant
material n kırtasiye
papier n yazı kağıdı
pult n peştahta, çekmece
schrift / el yazışı
stube / spez. mil. yazıhane; yazı (od. kalem) odası; büro, ofis; auf der ^ tatig sein mil. yazıcılık etm.
tafel / taş tahta
tisch m yazı masası; yazıhane
unkundig yazı yazmasını bilmeyen
unterlage / el altlığı; sumen
waren pl. kırtasiye
warenhandlung / kırtasiye mağazası
zeug n yazı malzemesi

SCHREIEN : German Turkish

l. bağırmak, haykırmak, seslenmek
(wehklagen) feryat etm.
(Esel) anırmak
(Hahn) ötmek
(Vögel) çağrışmak
(Kleinkind) a. ağlamak, viyaklamak; nach Brot ^ bağıra bağıra ekmek istemek; laut ~ bangır bangır bağırmak; wie am Spiep ^ boğazım yırtmak; zu ^ und zu toben anfangen (Menschenmenge) ala alaya kalkmak; j-n am 2 hindern sesini kesmek; DQS ist ja zum 2 komischl Amma da hoş!
end/îg. l. (Farben) göze batan; alaca bulaca; acı
(Unrecht) aşikar, apaçık 2er(in /) m l. bağıran, haykıran, yaygaracı
(Larm-macher) şamatacı, velveleci °hals m yaygarayı basan bebek; çığırtkan