Multilingual Turkish Dictionary

Germany To Turkish

Germany To Turkish
SCHNUTE : German Turkish

F ağız; e-e ^ machen (ziehen) y uzunu ekşitmek; somurtmak

SCHNÄBEIN : German Turkish

: sich ^ l. (Vögel) gagalaşmak, tomuşmak; gaga gagaya vermek
(Enten) çalkanmak

SCHNÖRKEL : German Turkish

m l. süslü püslü harf; girift yazı
(Namenszug) a) sah, paraf b) fr. (des Sultans) tuğra

SCHNÖSEL : German Turkish

m F pej. pervasızca hareket eden delikanlı; züppe

SCHNÜFFELN : German Turkish

l. (an et.) bşi koklamak; bşin kokusunu almak; (istişmam etm.)
burnunu çekmek
(spionieren) casusluk etm.; her şeye burnunu sokmak 91er m casus, mütecessis, hafiye, jurnalci, ajan

SCHNÜRBAND : German Turkish

n l. şerit, kordon, uçkur
spez. kundura bağı
boden m l. Th. sahne tavanı
naut. endazehane, kaliphane
chen n: Das geht wie am ^. Saat gibi işliyor. Yağdan kıl çeker gibi gidiyor, wie am ^ heruntersagen su gibi (od. tıkır tıkır) söylemek; et. am ^ haben bş parmağının uçunda olm.; su gibi bilmek ^en bağlamak; sich ^ (Frau) korsasını sıkıştırmak; geschnürt: korsalı

SCHNÜRRIEMEN : German Turkish

m l. (am Schuh) kundura bağı
(um den Leib) kemer kayışı; uçkur

SCHNÜRSCHUHE : German Turkish

pl. bağlı kundura
senkel m kundura bağı
stiefel pl. bağlı çizme

SCHOBER : German Turkish

m l. saman (ot, ekin) yığını
(Stadel) samanlık, sundurma, odunluk, dokurcun, loda

SCHOCK : German Turkish

(II) m l. (Nerven2) sinir buhranı; şok
(Stoß) sadme, çarpma ^ant l. (anstößig) yakışıksız, ayıp; ahlaka mugayir
(empörend) kızdırıcı, rezaletli
behandlung / med. şok tedavisi Qieren gözüne diken gibi batmak; şoke etm. Oiert: ^ sein (über) bş karşısında fena halde bozulmuş olm.
schwerenoti fnt. Hay Allah belasını versini
therapie/s.
behandlung. ^we^8e l. altmışar tane olarak
büyük miktarda
wirkung /; e-e ^ ausüben (auf) b-ne şok tesiri yapmak

SCHOFEL : German Turkish

l. (gemein) adi, bayağı, alçak, deni
(erbarmlich) seri l, sefil, miskin
(geizig) hasis, pinti, cimri
(unfein) kaba, zarafetsiz

SCHOKOLADE : German Turkish

çikolata
n.eis n çikolatalı dondurma
n.her-stellung / çikolatacılık
n.platzchen n çikolata pastili; golden
n.taf el f çikolata tableti

SCHOLASTIK : German Turkish

;
iker m; 91sch iskolastik

SCHOLLE : German Turkish

l. (Erd2) kesek
(heimatliche) vatan toprağı; memleket, yurt
(Eis9) buz kütlesi
zo. dilbahğı; yaldızlı pisibalığı

SCHON : German Turkish

s. bereits. Er war ~ immer so. Oldum olası o öyle idi. ^ gut! l. Pekala!
(als Erwiderung auf e-e Ent-schuldigung) Zararı yok l Das ist ^ wahr, aber
.. Doğrudur ama
..; ^ recht, aber wo hoşt du derin gestern gesteckt? Peki, ya dün nerede idin?
am Morgen sabah olur olmaz; erkenden; ^ der Gedanke düşüncesi bile; ^ der Name sade ismi dahi; ~ in seiner Jugend henüz genç yaşta iken; ~ im
Jahrhundert daha onaltıncı asırda; — heute daha bugünden; ~ um acht Uhr daha saat sekizken; leh kenne ihn ~ seit zehn Jahren. Kendi-sini on yıldır tanıyorum. ^ seit alter Zeit ta eskiden beri; Nün reden Sie ^! Söylesenize! ihr liabt ^ gar nichf mit-zureden! Hem siz karışmazsınız. Sind Sie ~ einmal auf dic Jügd gegangen? Hiç ava gittiniz mi? leh habe das ^ seit langem bemerkt. Çoktandır farkediyordum. Dieses Verhalten ist ~ mehr als nur Respektlosigkeü. ßu hareket saygısızlığı da geçti. Er wird
^ kommen. Handiyse gelir. Wenn er doch nur ^ karne! Ah, bir gelse! Acaba gelir mi ki! ^ möglich Kim bilir? wenn ^ l. her ne kadar
. ise de
(Ausruf) Ne zarar! Wenn ^, denn ^. F Vurursan açıt yedirirsen doyur! Spr

SCHONEN : German Turkish

l. (die Augen) gözünü sakınmak
(die Krafte) kuvvetlerim idareli kullanmak
(schützen) esirgemek, korumak
(Rücksicht nehmen) bşe riayet etm.
(pfleglich behandein) dikkat ve itina göstermek
(seine Gesundheit) sıhhatine bakmak
(j-n nicht umbringen) canım bağışlamak "d l. dikkatli, itinalı, koruyan, sakınan
(rücksichtsvoli) hürmetkar, riayetkar
(nachsichtig) müsamahakar

SCHONER : German Turkish

m l. naut. iskuna, gölet
(Sofa^ usw.) kanepe v.s. örtüşü
bark / naut. barkobastiya
brigg / naut. briyantin

SCHONKOST : German Turkish

pehriz, rejim, diyet

SCHONUNG : German Turkish

l. vgl. schonen
(Forst) taze fidanlık 9s.los müsamahasız, insafsız, şefkatsiz, merhametsiz; (Adv. a.) l. bütün çıplakliğiyle (anlatmak)
sözünü esirgemeden

SCHONZEIT : German Turkish

avlanmanın yasak olduğu mevsim

SCHOPF : German Turkish

m l. perçem; saç demeti
(e-s Vogels) sorguç, tepelik, hotoz

SCHOPFHUHN : German Turkish

n zo. tepeli tavuk

SCHOPFKELLE : German Turkish

l. kepçe
naut. lavata
löffei m l. kepçe
(gelochter) kevgir; mit dem ^ austeilen kepçelemek, kotarmak
ung / l. (Erschaffen) yaratma, tekvin, oluşturma, halk etme; meydana getirme
(Weltall) kainat
(das Erschaffene) yaradılış, hilkat
(Ge-schöpfe pl.) mahluklar, yaratıklar
(Werk) eser
ungs.-geschlchte/hilkat tarihi
ungs.mythos m s. Kosmogonie.
werk n su dolabı

SCHOPPEN : German Turkish

m yarım litrelik ölçü kabı; sop Schöps m dial. l. iğdiş koç
fiğ. ahmak herif Schorf m l. (e-r Wunde) kabuk
(Milch2) med. ruhya
s. Grind
(an Warze, Euter usw.) pus ^^g kabuklu

SCHORLE : German Turkish

(-morle) /, n içine maden suyu veya soda katılmış beyaz veya kırmızı şarap