Multilingual Turkish Dictionary

FAİZ

FAİZ : Azerbaijani English Dictionary

i.
percentage, per cent, rate [per cent]; bir / iki / üç və s. faiz one / two / three, etc. per cent; bank faizi bank-rate; faizini hesablamaq to calculate the percentage / the rate [of]; planı 100% yerinə yetirmək to accomplish / to fulfil the plan 100 per cent;
[müamilə, nəf, gəlir] interest; böyük faizlə at high interest

"FAİZ" IN Other Languages

FAİZ : Turuz Farsca - Türkce

aslam ribh.
aslama salmaq: ribhə, faizə yatırmaq

FAİZ : Azerbaijani Explanatory Dictionary

is. [ər.]
Her hansr ededin tam (vahid) kimi götürülen yüzde biri (% işaresi ile gösterilir). Sadə faiz düsturu.
[Behlul:] Nənəmin gözündə onca faiz işıq vardı. B.Bayramov.
Kapitalrn her yüz manatrndan elde edi-
len gelir.
Borc verilen puldan istifade etdiyi
üçün borcludan (kreditordan) alrnan haqq.
[Hacr Veli] yüksək faiz alar və girovsuz da
pul borc verməzdi. çemenzeminli. Hacı
Kərim hər zaman alış-verişini nağd elər,
faizini də verəcəyipuldan çıxardı. S.Hüseyn.
Dövriyyeden, gelirden asrlr olaraq he-
sablanan muzd. Faiz derecesinin heddi.
Mehsulun kemiyyetine göre faiz almaq.
0 Yüz faiz
tamamile, bütünlükle. Planı
yüz faiz yerinə yetirmək.
[Ferman dedi:] Normanı yüz faiz yerinə yetirmək hər kəsin borcudur. Ə.Sadrq.

FAİZ : Turkish Turkish

ışletilmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, ürem, işlenti, °nema

FAİZ : Turkish Turkish

anamalcı ekonomide, artık değerin değişikliğe uğramış biçimi olarak paranın fiyatı, kiralanan paranın kira bedeli

FAİZ : Turkish Risale

Ödünç verilen para için alınan ve şer'an haram olan kâr. Faizin iş hayatındaki mânası, "sen çalış, ben yiyeyim"dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların fiatına masraf olarak bu faiz eklenir. Böylece malların fiatı faiz yüzünden %50 civarında veya daha fazla artar. Bu malı satın alanlar, ödedikleri fiatla birlikte vaktiyle yatırımcının ödediği faizi kendileri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları faizden çok daha fazlasını bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fiatların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına tecavüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermekle zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebep olurlar. İslâm, faizi haram kılmakla bu haksızlıkları önler. (Bak: Riba) * Taşan, dolan

FAİZ : Ottoman Turkish

"Ödünç verilen para için alınan ve şer'an haram olan kâr. Faizin iş hayatındaki mânası, ""sen çalış, ben yiyeyim""dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların fiatına masraf olarak bu faiz eklenir. Böylece malların fiatı faiz yüzünden %50 civarında veya daha fazla artar. Bu malı satın alanlar, ödedikleri fiatla birlikte vaktiyle yatırımcının ödediği faizi kendileri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları faizden çok daha fazlasını bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fiatların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına tecavüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermekle zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebep olurlar. İslâm, faizi haram kılmakla bu haksızlıkları önler. (Bak: Riba) * Taşan, dolan."

FÂİZ : Ottoman Turkish

paranın haram olan kârı

FAİZ : Turkish Turkish Ansiklopedik

(ara.) er.
fevz bulan, muradına ulaşan, başarı kazanan. kur'an'da müslümanları vasfetme sadedinde birçok yerde geçmektedir

FAİZ : Turkish Turkish Hukuk

Alacaklının borçlusundan istemeye hakkı olduğu karşılık, faiz asıl alacağa bağlı ikincil bir haktır

FAİZ : Turkish French

intérêt [le], loyer de l'argent