Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CLOAK AND SWORD : English Turkish

adj. (bir drama veya bilim kurgu kitabının) pelerin ve kılıç takan insanlarla alakalı; geçmiş günlerdeki alışkanlıkları ve romantik asaleti içeren

CLOAK OF SNOW : English Turkish

n. kar kıyafeti

CLOAKABLE : English Turkish

adj. gizlenebilir, kamuflaj yapılabilir, saklanabilir

CLOAKROOM : English Turkish

n. vestiyer, gardrop, tuvalet [brit.]

CLOAKROOM ATTENDANT : English Turkish

vestiyer görevlisi

CLOBBER : English Turkish

v. dayak atmak, acımasızca dövmek; eleştirmek; yenmek; benzetmek

CLOCHARD : English Turkish

n. göçebe, avare, gezgin; serseri, berduş

CLOCHE : English Turkish

n. çan biçiminde cam kılıf (bitkiler için), çan biçiminde şapka

CLOCK : English Turkish

n. saat, kronometre, taksimetre, çorabın iki yanındaki ajur

CLOCK : English Turkish

v. saat tutmak, ölçmek, ulaştırmak

CLOCK CASE : English Turkish

n. saat kutusu, içerisinde saat konulan kutu

CLOCK CYCLE : English Turkish

ilgisayar saatinin iki tıkırtısı arasındaki zaman

CLOCK DOUBLING : English Turkish

saatin süratini iki katına çıkarma, CPU'nun frekansını ikiye katlama

CLOCK FACE : English Turkish

n. saat kadranı

CLOCK IN : English Turkish

kart basmak, kartını basmak, geliş zamanını yazmak

CLOCK KEY : English Turkish

n. kurgu

CLOCK OFF : English Turkish

v. kart basmak, çıkış zamanını yazmak

CLOCK ON : English Turkish

v. kart basmak, geliş zamanını yazmak

CLOCK OUT : English Turkish

kart basmak, çıkış zamanını yazmak

CLOCK RADIO : English Turkish

n. saatli radyo

CLOCK RATE : English Turkish

ir bilgisayarda megahertz ile ölçülen saat sinyalinin frekansı

CLOCK SPEED : English Turkish

ir bilgisayarda megahertz ile ölçülen saat sinyalinin frekansı

CLOCK TOWER : English Turkish

n. saat kulesi, şehir meydanında kilisede veya sivil bir binada büyük bir saati gösteren kule

CLOCK TOY : English Turkish

adj. otomatik oyuncak

CLOCK UP : English Turkish

v. kadranda göstermek, yazmak