English Turkish
DEMARK : English Turkish
v. sınır çizmek, sınırlarını belirlemek, limit koymak, ayırmak
DEMARKATION : English Turkish
n. sınır çizme, sınırlarını belirleme, limit koyma, ayırma
DEMASCULINISE : English Turkish
v. (Britanya İngilizcesi) kısırlaştırmak, hadım etmek, iğdiş etmek; erkeksilik özelliklerini ortadan kaldırmak, eril özelliklerini ortadan kaldırmak (demasculinize olarak da yazılır)
DEMASCULINIZATION : English Turkish
n. kısırlaştırma, hadım etme, iğdiş etme; erkeksilik özelliklerini ortadan kaldırma, eril özelliklerini ortadan kaldırma
DEMASCULINIZE : English Turkish
v. (Amerikan İngilizcesi) kısırlaştırmak, hadım etmek, iğdiş etmek; erkeksilik özelliklerini ortadan kaldırmak, eril özelliklerini ortadan kaldırmak (demasculinise olarak da yazılır)
DEMASSIFY : English Turkish
v. farklılaştırmak, çeşitlendirmek; daha az merkezci veya tek tipçi yapmak; standartlaştırılmış veya tek tipleştirilmiş bir şeyi bireylerin zevklerine veya belirli ilgi alanlarına hitap edecek şekilde parçalara ayırmak
DEMATERIALISATION : English Turkish
n. (Britanya İngilizcesi) manevileşme veya manevileştirme; görünürdeki maddeyi kaybetme, şeklini kaybetme, fiziksel bir objenin parapsikolojik görüntüsünü kaybetmesi (dematerialization olarak da yazılır)
DEMATERIALISE : English Turkish
v. (Britanya İngilizcesi) manevileşmek veya manevileştirmek; görünürdeki maddeyi kaybetmek, şeklini kaybetmek (dematerialize olarak da yazılır)
DEMATERIALIZATION : English Turkish
n. (Amerikan İngilizcesi) manevileşme veya manevileştirme; görünürdeki maddeyi kaybetme, şeklini kaybetme (dematerialisation olarak da yazılır)
DEMATERIALIZE : English Turkish
v. maddesel olmaktan çıkarmak, maddesel olmaktan çıkmak, manevileşmek
DEME : English Turkish
n. nahiye
DEMEAN : English Turkish
v. alçaltmak, küçültmek, küçük düşürmek; davranmak, terbiyeli olmak, davranış sergilemek
DEMEAN ONESELF : English Turkish
kendini alçaltmak, kendini küçük düşürmek, davranmak, gibi hareket etmek
DEMEANED HIM : English Turkish
onu aşağıladı, onu küçülttü, onu küçük düşürdü
DEMEANING : English Turkish
adj. aşağılama, küçültme, küçük düşürme
DEMEANOR : English Turkish
n. davranış, tavır, hal, tutum
DEMEANOUR : English Turkish
n. davranış, tavır, hareket, hal
DEMEANUR : English Turkish
n. davranış, davranış biçimi, hal, tavır; duruş, hareket, görünüş, gösteriş
DEMELZA : English Turkish
n. bir kadın adı
DEMENT : English Turkish
n. deli
DEMENTED : English Turkish
adj. deli, çılgın, bunak; karasevdalı
DEMENTEDLY : English Turkish
adv. çılgınca, delice, bunak bir şekilde, kaçık bir şekilde
DEMENTI : English Turkish
n. tekzip, yalanlama, resmî hükümet yalanlaması
DEMENTIA : English Turkish
n. akıl hastalığı; kişilik bölünmesi; bunaklık
DEMENTIA SENILIS : English Turkish
yaşlılık bunaması, yaşlılık bunaklığı, yaşlı insanlarda ortaya çıkan akli işlev bozukluğu
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani