Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
DENVER BRONCOS : English Turkish

Denver Yaban Atları, önde gelen Amerikan bir profesyonel futbol takımı

DENY : English Turkish

v. reddetmek, inkâr etmek, yalanlamak, yadsımak; mahrum etmek, yoksun bırakmak

DENY CATEGORICALLY : English Turkish

kesin bir şekilde inkâr etmek, kati surette reddetmek, vurgulayarak karşı gelmek, kesinlikle yanlış olduğunu bildirmek

DENY INVOLVEMENT IN : English Turkish

-e karıştığını reddetmek,
nin içinde olduğunu inkâr etmek,
nın içinde rol almadığını söylemek

DENY ONE'S COUNTRY : English Turkish

irinin ülkesini reddetmek, birinin inkâr etmek, birinin ülkesine karşı gelmek, birinin ülkesini kabul etmemek, birinin ülkesini tanımamak

DENY ONE'S FAITH : English Turkish

inancını reddetmek, dinini reddetmek, dinine artık inanmadığını söylemek, dininden çıkmak, dinini bırakmak

DENY ONE'S SIGNATURE : English Turkish

imzasını reddetmek, imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmemek

DENY ONE'S WORD : English Turkish

sözünde durmamak, sözünü inkâr etmek, verdiği sözü tutmamak

DENY ONESELF : English Turkish

kendini inkâr etmek, kendi kendini reddetmek, öz inkâr, terke etmek, vazgeçmek, kaçınmak

DENY ONESELF THE PLESURE : English Turkish

v. kendini zevkten mahrum etmek

DENY ONESELF TO SMB : English Turkish

v. yok dedirtmek

DENYINGLY : English Turkish

adv. inkâr ederek, yadsıyarak, yoksun bırakarak, reddeden bir şekilde,, kabul etmeyen bir şekilde

DENZEL : English Turkish

n. bir erkek adı (Dennis'in bir biçimi); bir soyadı

DENZEL WASHINGTON : English Turkish

(1954 doğumlu) Amerikalı bir televizyon ve film oyuncusu, "Glory (Şeref)" adlı filmdeki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde 1990 yılı Akademi Ödülü sahibi

DEO VOLENTE : English Turkish

adv. allah isterse, engel çıkmazsa, hayırlısı ise

DEOCH AN DORIS : English Turkish

n. son içki

DEOCH AN DORUIS : English Turkish

n. (İskoçya ve İrlanda Kullanımı) "a drink at the door (kapı ağzı içkisi)", hoşça kal içeceği, ayrılma içeceği

DEODAND : English Turkish

n. bir insanın ölümüne neden olduğu için krallığa verilmiş ve hayır işlerinde kullanılmak üzere tahsis edilmiş hayvan veya obje (1846 yılında yürürlükten kaldırılan İngiliz kanununa göre)

DEODAR : English Turkish

n. himalaya sediri

DEODORANT : English Turkish

n. deodorant, koku giderici

DEODORANT : English Turkish

adj. koku giderici

DEODORISE : English Turkish

v. (Britanya İngilizcesi) dezenfekte etmek, kokusunu gidermek, kötü kokulardan arındırmak; deodorant kullanmak (deodorize olarak da yazılır)

DEODORISER : English Turkish

n. (Britanya İngilizcesi) dezenfekte eden, koku gideren madde, kötü kokulardan arındıran madde (deodorizer olarak da yazılır)

DEODORIZATION : English Turkish

n. kokudan arındırma

DEODORIZE : English Turkish

v. kokusunu gidermek