Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
DENTILABIAL : English Turkish

adj. (Sesbilim) dişsil-dudaksıl, diş ve dudaklarla ilgili, dudaklar ve dişlerle ifade edilen (sesbirimle ilgili), dişler ve dudaklarla çıkarılan ses

DENTILINGUAL : English Turkish

adj. dişsel (ünsüz), dilin ön dişlere değmesiyle çıkan

DENTIN : English Turkish

n. dentin, bir dişin ana parçasını oluşturan sert ve kalın doku

DENTINAL : English Turkish

adj. dentin (bir dişin ana parçasını oluşturan sert ve kalın doku) ile ilgili, dentine özgü

DENTINE : English Turkish

n. dentin, diş kemiği

DENTING : English Turkish

n. bastırma, çökertme, oyuk yapma, bir yüzey üzerine bastırma

DENTIST : English Turkish

n. dişçi, diş doktoru

DENTISTRY : English Turkish

n. dişçilik, diş hekimliği

DENTITION : English Turkish

n. diş çıkarma, dişlenme, diş yapısı

DENTOID : English Turkish

adj. diş şeklinde olan, dişe benzeyen

DENTURE : English Turkish

n. dişler dizisi; takma diş, protez damak

DENTURES : English Turkish

n. takma dişler

DENUCLEARISE : English Turkish

v. (Britanya İngilizcesi) nükleersizleştirmek, nükleerden arındırmak, nükleer silahlardan arındırmak, nükleer silahları yok etmek (bir ülke alan veya bölgeden); nükleer enerji kaynaklarını yok etmek; belirli bir yetki alanı içinde nükleer silahların bulundurulmasını veya konuşlandırılmasını yasaklamak (denuclearize olarak da yazılır)

DENUCLEARIZE : English Turkish

v. nükleer silahlardan arındırmak

DENUCLEARIZED : English Turkish

adj. nükleer silahlardan arındırılmış

DENUDATION : English Turkish

n. soyulma, çıplak kalma, çıplak bırakma; aşındırma, erozyon

DENUDATIVE : English Turkish

adj. açma, soyma, çıplak hale getirme

DENUDE : English Turkish

v. çıplak bırakmak, açmak, soymak; erozyona uğratmak

DENUNCIATE : English Turkish

v. kınamak, ayıplamak, telin etmek, yermek, kötülemek

DENUNCIATION : English Turkish

n. ihbar, ele verme; suçlama; kınama

DENUNCIATIVE : English Turkish

adj. kınayan nitelikte, ayıplayan nitelikli, telin eden, yeren, kötüleyen biçimde olan

DENUNCIATOR : English Turkish

n. ispiyoncu, ihbarcı, muhbir

DENUNCIATORY : English Turkish

adj. suçlayıcı, itham edici, gammazlayıcı, küçük düşürücü

DENVER : English Turkish

n. Colorado'nun (ABD) başkenti; bir soyadı; John Denver (
1997), cam elyafından yapılma deney uçağını kullanırken hayatını kaybeden ABD'li bir country müzik şarkıcısı

DENVER BOOT : English Turkish

n. Tekerlek Kilidi, hareket etmesini önlemek için bir aracın tekerleğine iliştirilen aparat (araçlara yasa dışı bir şekilde park edildikleri için veya park ücreti ödenene kadar takılır)