Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
DENISE : English Turkish

n. bir kadın adı; bir soyadı

DENITRIFY : English Turkish

v. nitratsızlaştırmak, nitrojensizleştirmek, azotsuzlaştırmak, azotunu gidermek

DENIZEN : English Turkish

n. ikamet eden kimse, oturma izni olan kimse; yerleşmiş yabancı sözcük, ortama uyum sağlamış canlı; müdavim

DENMARK : English Turkish

n. Danimarka

DENNIS : English Turkish

n. bir erkek adı; bir soyadı; John Dennis (
1734), Britanyalı bir oyun yazarı ve eleştirmen; Massachusetts'te bir kasaba (ABD)

DENNIS HASTERT : English Turkish

n. (1942 doğumlu) ABD Temsilciler Meclisi'nin Illinois eyaletinden Cumhuriyetçi bir üyesi, Meclis Başkanı Newt Gingrich'in istifasından sonra Ocak 1999'dan bu yana Temsilciler Meclisi Başkanı

DENOMINATE : English Turkish

v. adlandırmak, isim koymak

DENOMINATION : English Turkish

n. ad, isim; sınıf; çeşit; nominal değer, mezhep, tarikat

DENOMINATIONAL : English Turkish

adj. isme ait; tarikata bağlı, mezhebe bağlı

DENOMINATIONALISM : English Turkish

n. mezhepçilik, tarikatçılık, tarikatlara bölme eğilimi

DENOMINATIONALLY : English Turkish

adv. mezhepçi veya tarikatçı bir şekilde; bir mezhebe veya tarikata göre

DENOMINATIVE : English Turkish

adj. isim veren, isimlendiren; isim veya sıfattan türemiş kelime (Gramer)

DENOMINATIVE : English Turkish

n. isim veya sıfattan türemiş kelime (Gramer)

DENOMINATOR : English Turkish

n. payda, bölen

DENOTATION : English Turkish

n. belirtme, ifade, anlam; ad, ünvan

DENOTATIVE : English Turkish

adj. gösteren, işaret eden, temsil eden, belirten, ifade eden

DENOTATUM : English Turkish

n. dilbilimsel bir ifadeyle göndermede bulunulan obje

DENOTE : English Turkish

v. göstermek, belirtmek, ifade etmek, işareti olmak, adı olmak

DENOTEMENT : English Turkish

n. belirti, emare, işaret, iz, gösterge

DENOTIVE : English Turkish

adj. gösteren, işaret eden, gösterici, belirtici

DENOUEMENT : English Turkish

n. sonuç, çözüm; akıbet, son

DENOUNCE : English Turkish

v. aleyhinde olmak; ihbar etmek; kınamak; kehanette bulunmak; geçersizliğini duyurmak

DENOUNCE STRONGLY : English Turkish

şiddetle telin etmek, ağır bir şekilde eleştirmek, şiddetle ayıplamak, ağır bir şekilde karşı gelmek

DENOUNCEMENT : English Turkish

n. ihbar; kınama, eleştiri; kehanet; fesih, iptal duyurusu

DENOUNCER : English Turkish

n. ihbarcı