English Turkish
AIM HIGH : English Turkish
hedeflerinizi yüksek tutun, büyük şeyler arzu edin, yüksek hedefleriniz olsun, büyük istekleriniz olsun
AIM JUSTIFIES THE MEANS : English Turkish
hedefe giden her yol mubahtır, görevleri yerine getirmek için yapılan her şey hoş görülebilir, tüm araçlara izin verilebilir
AIM OFF : English Turkish
geçersiz amaç, değiştirilmiş amaç, hatalı hedef
AIM TO DO : English Turkish
v. bir şey gayesinde olmak, bir şey yapmak için esinlenmek
AIMEE : English Turkish
n. bir kadın adı (Amy’nin bir biçimi)
AIMEE SEMPLE MCPHERSON : English Turkish
n. (
1944) Uluslararası Foursquare Gospel Kilisesi’nin kurucusu
AIMER : English Turkish
n. amaç edinen, hedefi olan kimse; yönlendiren veya gösteren kişi; farları yönlendirmek için kullanılan alet (Otomotiv)
AIMING : English Turkish
n. nisan alma, yöneltme, tevcih, konumlama; niyeti olma; mücadele, büyük amaç
AIMING POINT : English Turkish
nişan noktası, bombardıman silahını kurma yeri
AIMLESS : English Turkish
adj. amaçsız, hedefsiz, gayesiz, maksatsız
AIMLESSLY : English Turkish
adv. amaçsızca, gayesizce, hedefi olmadan, rasgele
AIMLESSNESS : English Turkish
n. amaçsızlık, gayesizlik, hedefsizlik
AIN'T : English Turkish
değil, yok
AINHUM : English Turkish
n. ainhum, (Tıp) sonunda ani ampütasyona neden olan ayak parmağı, bazen de el parmağı tabanının etrafında oluşan Afrika’da yetişkin erkekler arasında yaygın olan sıkı ve lifli bandın geliştiği hastalık
AINU : English Turkish
n. Aynu; Hokkaido, Sakhalin ve Kurile Adaları’nın bazı bölümlerinde yaşayan bir yerli Japon halkının bir üyesi
AINU : English Turkish
n. Aynuların dili
AINU : English Turkish
n. Aynular; Hokkaido, Sakhalin ve Kurile Adaları’nın bazı bölümlerinde yaşayan bir yerli Japon halkı
AION : English Turkish
n. Metulla (İsrail) yakınlarında bir nehir
AIPAC : English Turkish
"American Israeli Political Activity Committee (Amerikan İsrail Siyasi Faaliyet Komitesi)"; Birleşik Devletler ile İsrail arasındaki siyasi ilişkileri güçlendirmek ve geliştirmek için çalışan Amerikan kuruluş
AIR : English Turkish
n. hava; gökyüzü; esinti, hafif rüzgâr, eda, yayın, tavır, melodi, nağme, caka; fiyaka, çalım
AIR : English Turkish
v. havalandırmak, güneşe sermek, kurutmak, söylemek; ortaya dökmek, açılmak
AIR : English Turkish
adj. hava
AIR A GRIEVANCE : English Turkish
sıkıntıyı dile getirmek, öfkesini belirtmek, şikâyet etmek
AIR ALERT : English Turkish
n. hava alârmı
AIR ARM : English Turkish
n. hava kuvvetleri [brit.]
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani