English Turkish
EXPOSE TO THE SUN : English Turkish
v. güneşe sermek, güneşte bırakmak
EXPOSED : English Turkish
adj. korunmasız, açık, maruz, ortada, ışığa tutulmuş (film)
EXPOSED HIM FOR WHAT HE WAS : English Turkish
gerçek yüzünü ortaya çıkaran, onun aslında boş bir kabuktan ibaret olduğunu bize gösteren
EXPOSED HIS RANK : English Turkish
yeni bir rütbenin resmi olarak onayı (Askeri)
EXPOSED TO DANGER : English Turkish
tehlikeye açık bırakan, hassasiyet yaratan
EXPOSED TO THE SUN : English Turkish
güneşe maruz bırakan, güneş ışıklarından önce örtüsünü kaldıran veya çıplak bırakan, güneşe karşı savunmasız bırakılan
EXPOSED TO THE WIND : English Turkish
adj. rüzgâr alan
EXPOSEDNESS : English Turkish
n. açık olma, çıplak olma, korumasız veya açıkta örtüsüz olma
EXPOSER : English Turkish
n. bir şeyi açıkta bırakan veya ortaya çıkaran kimse (özellikle olumsuz bir şeyi)
EXPOSITION : English Turkish
n. sergileme, teşhir, sergi, açıklama, yorumlama
EXPOSITIVE : English Turkish
adj. betimsel, tanımlayıcı; izah edici, yorumlayıcı
EXPOSITOR : English Turkish
n. yorumcu, açıklayan kimse
EXPOSITORY : English Turkish
adj. izah edici, açıklayıcı, yorumlayan
EXPOSTULATE : English Turkish
v. sitem etmek, itiraz etmek, uyarmak, eleştirmek; öğüt vermek
EXPOSTULATION : English Turkish
n. itiraz, eleştiri, sitem, dostça uyarı
EXPOSURE : English Turkish
n. bırakma, açıkta bırakma, ortada bırakma, maruz kalma; sergileme, teşhir, açığa çıkarma, ortaya çıkarma; poz, cephe
EXPOSURE METER : English Turkish
pozmetre, verilen bir sahnede ışığın miktarını ölçen enstrüman (Fotografçılık)
EXPOSURE POLICY : English Turkish
teşhir/açıklık politikası, pazar rekabetinin ilgili çoğu taraflara açık olmasını savunan politika
EXPOSURE TIME : English Turkish
maruz bırakma zamanı, fotografik filmin ışığa maruz bırakıldığı süre miktarı
EXPOSURE TO DANGER : English Turkish
tehlikeye maruz kalma, tehlikeye maruz durumda bırakma
EXPOSURE TO RADIATION : English Turkish
adyasyona maruz kalma, radtoaktif malzemelere karşı korumasız veya onlarla temasta olma
EXPOUND : English Turkish
v. açıklamak, yorumlamak
EXPOUNDER : English Turkish
n. açıklayıcı, yorumlayıcı, açıklayan kimse, yorumlayan/değerlendiren kimse
EXPRESS : English Turkish
n. ekspres posta, özel ulak, ekspres tren, ekspres otobüs; nakliye şirketi
EXPRESS : English Turkish
v. ifade etmek, anlatmak, açıklamak, belli etmek, açığa vurmak; sıkıp suyunu çıkarmak; ekspresle göndermek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani