Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HEFTY : English Turkish

adj. bol, iri yarı, çam yarması gibi, ağır, etkili

HEFTY SUM OF MONEY : English Turkish

n. büyük miktarda para, çok para

HEFTZIBA : English Turkish

n. Heftziba, kadın ismi (İbranice)

HEGEL : English Turkish

n. Hegel, soyadı; Georg Wilhelm Friedrich Hegel (
1831), karşıtları yerleştirme diyalektik prosedürleri Varoluşçular ve Marksistler üzerinde etkisi olan Alman filozof

HEGELIAN : English Turkish

adj. Hegel'e özgü, Alman filozof Hegel'e ait ya da onunla ilgili olan, Hegel'in, felsefesinin ya da diyalektik yöntemlerinin özelliklerini taşımak

HEGELIAN : English Turkish

n. Hegel uzmanı, Hegel yazılarının uzamanı; Alman filozof Hegel'in felsefi doktrinlerini kabul eden kimse, Hegel taraftarı

HEGEMONIC : English Turkish

adj. hegemonik, baskın, üstün, liderlik ve otorite uygulayan

HEGEMONICAL : English Turkish

adj. hegemonik, baskın, üstün, liderlik ve otorite uygulayan

HEGEMONY : English Turkish

n. hegemonya, egemenlik, üstünlük

HEGIRA : English Turkish

n. hicret

HEHE : English Turkish

n. haha, hehe, gülme sesi (İnternet Argosu)

HEIAN PERIOD : English Turkish

n. Heian dönemi, Japon tarihinin 794'tten 1185 yılına kadar olan dönemi

HEIDEGGER : English Turkish

n. Heidegger, soyadı; Martin Heidegger (
1976), etkili Alman filozof

HEIDELBERG : English Turkish

n. Heidelberg, güneybatı Almanya'da bir şehir

HEIDI : English Turkish

n. Heidi, aynı ismi taşıyan çocuk kitabı karakteri; kadın ismi

HEIFER : English Turkish

n. düve, yavrulamamış inek

HEIGH : English Turkish

interj. hey, baksana, bana bak

HEIGH-HO! : English Turkish

uff!, off!, (sıkılma ve bıkkınlığı ifadesi); aman! (sürpriz ve hayal kırıklığı ifadesi)

HEIGHT : English Turkish

n. yükseklik, irtifa, boy, tepe, doruk, zirve

HEIGHT FINDER : English Turkish

n. yükseklik ölçer

HEIGHT GAGE : English Turkish

n. yükseklik ölçer

HEIGHT GAUGE : English Turkish

n. yükseklik ölçer

HEIGHT OF HYPOCRISY : English Turkish

ikiyüzlülük örneği, ikiyüzlülüğün ta kendisi, riyakârlığın zirvesi

HEIGHT SPOT : English Turkish

yüksek nokta, bir harita üzerinde bir alandaki en yüksek noktayı gösteren sembol

HEIGHTEN : English Turkish

v. yükseltmek, artırmak, abartmak, şişirmek, yükselmek, artmak, çoğalmak