English Turkish
HOISTING OF THE FLAG : English Turkish
ayrağın göndere çekilmesi, ülke bayrağının göndere yükseltilmesi
HOISTING THE FLAG : English Turkish
ayrağı göndere çekme, ülke bayrağını göndere yükseltilme
HOITY TOITY : English Turkish
adj. kibirlilik, kendini beğenmişlik, hoppalık
HOITY-TOITIES : English Turkish
n. kendini beğenmiş, kibirli, burnu büyük
HOKE : English Turkish
v. aşırı duygusal bir şekilde hareket etmek, bir şeye açık bir şekilde sahte ve daha önceden planlanmış özellik görüntüsü vermek, bir şeye yapmacık bir görüntü vermek
HOKEY : English Turkish
adj. aşırı duygusal, duygularıyla hareket eden; sahte, yapay, yapmacık, uydurulmuş
HOKEY POKEY : English Turkish
n. hokus pokus, el çabukluğu, hile, üçkâğıt, sokakta satılan dondurma
HOKEYPOKEY : English Turkish
n. hokus pokus, kandırmaca, alavere dalavere, düzenbazlık; sokakta satılan dondurma
HOKKAIDO : English Turkish
n. Hokkaido, Japonya'nın ikinci büyük adası
HOKKAIDO ELECTRIC POWER CO., INC. : English Turkish
n. Hokkaido Electric Power Ltd. Şti., 1951'de kurulan Hokkaido bölgesine elektrik sağlayan Japon şirketi
HOKUM : English Turkish
n. seyirci çekici oyunlar, saçmalık, boş lâf
HOKUSAI : English Turkish
n. Hokusai, Katsushika Hokusai (
1849), 1814'te Manga'yı yaratan Japon sanatçı ve kitap resimleyicisi
HOKY POKY : English Turkish
n. hokus pokus, el çabukluğu, hile, üçkâğıt, sokakta satılan dondurma
HOL HAMOED : English Turkish
Musevi bayramlarının ara günleri, Passover (İsrailoğullarının Mısırlılardan kurtuluşlarını kutladıkları bahar bayramı) ve Succot Bayramı'nın ilk ve son tam günleri arasında kalan günler
HOLA : English Turkish
interj. selam, merhaba (İspanyolca)
HOLBROOKE : English Turkish
n. Holbrooke, soyadı
HOLD : English Turkish
n. tutma, tutunma, gemi ambarı, tutunacak yer, etki, nüfuz, durdurma, ambar, bagaj bölümü (uçak)
HOLD : English Turkish
v. tutmak, kavramak, tıkamak, kaldırmak, el koymak, alıkoymak, gözaltına almak, devam etmek, almak, barındırmak, muhafaza etmek, karara bağlamak, çekmek, dayanmak, sadık kalmak, geçerli olmak, durmak
HOLD : English Turkish
interj. dur
HOLD A BLACK BELT IN KARATE : English Turkish
karatede siyah kuşak almak, kara kuşak almak, karatede usta olmak, en üst düzey karate becerilerini edinmek
HOLD A BRIEF FOR SMB : English Turkish
v. mahkemede savunmak, savunma avukatlığını yapmak
HOLD A CANDLE TO : English Turkish
ile karşılaştırmak, ile mukayese etmek, ile kıyaslamak
HOLD A GRUDGE : English Turkish
kıskanmak
HOLD A HEARING : English Turkish
duruşma yapmak, inceleme yapmak, inceleme başlatmak, soruşturma yapmak
HOLD A MAN TO HIS PROMISE : English Turkish
ir adamı sözünde durdurmak, bir adamın sözünü tutmasını sağlamak, bir adama sözünü tutturmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani