Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IMPURELY : English Turkish

adv. kirli bir şekilde, saf olmayan bir şekilde, temiz olmayan bir şekilde; ahlaksızca, ahlaksız bir şekilde, ahlaken bozulmuş bir şekilde

IMPURENESS : English Turkish

n. kirlilik, saf olmama durumu, temiz olmama durumu; ahlaksızlık, ahlaksız olma durumu, ahlaken bozulmuş olma durumu

IMPURITIES : English Turkish

n. kirli olan şey, saf olmayan şey, temiz olmayan şey; ahlaksız olan şey, ahlaken bozulmuş olan şey; kirleten şey, bozan şey, pisleştiren şey

IMPURITY : English Turkish

n. saf olmama, kirlilik, pislik, katışıklık, iffetsizlik

IMPUTABLE : English Turkish

adj. başkasının üstüne atılabilir, yüklenebilir

IMPUTATION : English Turkish

n. başkasına yükleme, üstüne atma, töhmet, itham, atfetme

IMPUTATIVE : English Turkish

n. itham edici, yüklenen, üstüne atılan

IMPUTE : English Turkish

v. üstüne yıkmak, itham etmek, yüklemek, suçlamak, atfetmek

IMPUTED : English Turkish

adj. dayandırılan, inanılan, bağlanan; isnat edilen, atfedilen, üzerine yüklenen, suçlanılan

IMPUTED COST : English Turkish

ek maliyet, ilave maliyet, farazi maliyet, emsal bedel, tahminî maliyet, doğrudan bağlı olmamasına rağmen bir hesaba eklenen maliyet

IMPUTED INCOME : English Turkish

emsal gelir, paraya eşit olan gelir

IMPUTED INTEREST : English Turkish

ilave faiz, geçekte ödenmeyen faz oranı, maliyetin hesaplanmasında sermaye için verildiği varsayılan faiz oranı

IMPUTED LIABILITY : English Turkish

yüklenen sorumluluk, verilen sorumluluk, bir kimseye tahsis edilen sorumluluk, bir kimseye isnat edilen suçlama

IMRICH LICHTENFELD : English Turkish

n. Imrich Lichtenfeld, Emerich Lichtenfeld , Imi Lichtenfeld, Imi Sde-Or (
1998), Krav Maga kendini savunma ve dövüş sisteminin kurucusu

IMTFE : English Turkish

Uzak Doğu Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi, Tokyo Mahkemesi, 3 Mayıs 1946'dan 12 Kasım 1948'e kadar devam den Japonya liderlerini savaş suçları için yargılayan mahkeme

IN : English Turkish

adj. içeride, moda, evde, yerinde, iç, gelmiş olan, tutulan, iktidarda olan

IN : English Turkish

adv. içinde

IN : English Turkish

prep. de, da, içinde, içine, halinde, olarak, içeriye, içeri

IN : English Turkish

pref. siz, sız

IN A BAD CONDITION : English Turkish

adj. kötü durumda

IN A BAD FIX : English Turkish

zor bir durumda, zor bir halde

IN A BAD LIGHT : English Turkish

kötü bir ışıkta, kötü bir ışıklı, negatif bir yolla, kötü bir yolla

IN A BAD MOOD : English Turkish

aksiliği üzerinde, kötü bir ruh halinde, can sıkıcı bir ruh halinde, hoş olmayan bir davranış halinde

IN A BAD TEMPER : English Turkish

sinirli, kızgın, öfkeli, öfkesi burnunda, burnundan soluyan

IN A BODY : English Turkish

hep birlikte, hep beraber, tek vücut olarak