Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
INDRAFT : English Turkish

n. içeriye akma, içeriye çekme

INDRAUGHT : English Turkish

n. içeriye akma, içeriye çekme

INDRAWN : English Turkish

adj. içeriye çekilmiş

INDUBITABLE : English Turkish

adj. şüphe edilemez, şüphesiz, kuşkusuz, kesin

INDUBITABLY : English Turkish

adv. kesin bir şekilde, su götürmez bir şekilde, kuşkusuzca, aşikâr bir şekilde, açık açık

INDUCE : English Turkish

v. ikna etmek, kandırmak, teşvik etmek, sebep olmak, uyarmak, indüklemek, sonuç çıkarmak

INDUCE TO SPEAK : English Turkish

v. konuşturmak

INDUCED : English Turkish

adj. tesir edilmiş, uyarılmış, indüklenmiş

INDUCEMENT : English Turkish

n. ikna, yönlendirme, kandırma, teşvik, sebep, neden, rüşvet, rüşvet verme

INDUCEMENT TO BREAK A CONTRACT : English Turkish

anlaşmayı bozma tahriki, sözleşmeyi bozma teşviki, bir kimseyi üçüncü bir tarafla olan anlaşmasını bozmaya teşvik etme

INDUCER : English Turkish

n. teşvik eden kimse veya şey, tahrik eden, etkileyen

INDUCIAE : English Turkish

n. ateşkes, mütareke, silah bırakma, savaşmayı kesme, barış anlaşması

INDUCIBLE : English Turkish

adj. ikna edilebilir, sonuç alınabilir, bir sonuca ulaştırılabilir

INDUCING : English Turkish

n. sevk etme, harekete geçirme, yönlendirme, teşvik etme, teşvik etme; neden olma, sebep olma, doğurma, meydana getirme

INDUCING BIRTH : English Turkish

çocuk doğurma (tıbbi veya diğer türlü yöntemlerle)

INDUCT : English Turkish

v. resmen göreve almak, askere almak, almak, başlatmak

INDUCTANCE : English Turkish

n. indüktans, öz indüksiyon

INDUCTED : English Turkish

adj. resmen göreve getirilmiş, resmî olarak bir göreve atanmış; tanıtılmış, gösterilmiş; iş verilmiş, işe sokulmuş; hizmete alınmış, hizmet altına alınmış (Askerî)

INDUCTEE : English Turkish

n. acemi asker

INDUCTILE : English Turkish

adj. esnek olmayan, biçimlendirilebilir olmayan; sert, eğilmez; bükülebilir olmayan, katlanabilir olmayan

INDUCTION : English Turkish

n. resmen göreve başlatma, başlatma, askere alma, giriş, ileri sürme, neden olma, tümevarım, indüksiyon, indükleme

INDUCTION CENTER : English Turkish

askerlik şubesi, askere yeni alınanların incelendiği ve işlemlerinin yapıldığı yer

INDUCTION COIL : English Turkish

indüksiyon bobini, indükleme bobini, elektrik devrelerinde enerji toplayan bobin

INDUCTION METHOD : English Turkish

tümevarım yöntemi, indüksiyon metodu, tek bir durumun ayrıntılarından genel bir durum hakkında sonuç çıkarımı yapılan felsefe metodu

INDUCTIVE : English Turkish

adj. indükleyici, tümevarımsal, doğuma neden olan