Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
LIVE AMMUNITION : English Turkish

hakiki mühimmat, henüz ateşe verilmemiş veya patlatılmamış olan mühimmat

LIVE AN OBSCURE LIFE : English Turkish

v. gözlerden uzak bir hayat yaşamak, bilinmeyen bir hayat sürmek

LIVE AND LEARN : English Turkish

v. yaşayarak öğrenmek, deneyimle öğrenmek; hatlarından öğrenmek

LIVE AND LET LIVE : English Turkish

yaşa ve yaşat, her insanın kendi inançları ve dünya görüşleriyle yaşaması gerekir

LIVE AT CLOSE QUARTERS : English Turkish

yan yana yaşamak, kalabalık ortamda yaşamak, yoğun nüfuslu bölgede yaşamak

LIVE BAIT : English Turkish

canlı yem, yem olarak kullanılan canlı solucanlar veya minicik canlı balıklar

LIVE BEYOND ONE'S INCOME : English Turkish

gideri gelirini aşmak, ayağını yorganına göre uzatmamak

LIVE BROADCAST : English Turkish

canlı yayın, naklen yayın

LIVE BULLET : English Turkish

ateşlenmemiş mermi, henüz ateşlenmemiş olan mermi

LIVE BY : English Turkish

geçinmek, hayatını belli bir şekilde idare etmek için temel olarak kullanmak,
e bağlı olmak (inançlar, vs.)

LIVE BY ONE'S PEN : English Turkish

kalemiyle geçinmek, yazarak para kazanmak, melek olarak yazı yazma işi yapmak

LIVE BY ONE'S WITS : English Turkish

her türlü yola basvurarak geçinmek

LIVE DAY TO DAY : English Turkish

günü gününe yaşamak, sadece şu anki refahıyla ilgilenmek; gelecek için endişelenmemek; gelecekle ilgili büyük planlar veya hazırlıklar yapmamak

LIVE DONOR : English Turkish

yaşayan donör, halen hayatta olan donör

LIVE DOWN : English Turkish

unutturmak

LIVE EXERCISE : English Turkish

fiili tatbikat, gerçek mermiler kullanılan askeri tatbikat, gerçek çatışmanın benzerini gerçekleştiren askeri talim

LIVE FREELY : English Turkish

v. hayatın tadını çıkarmak

LIVE FROM HAND TO MOUTH : English Turkish

zar zor geçinmek, boğaz tokluğuna çalışmak

LIVE IN : English Turkish

yatılı çalışmak

LIVE IN A SMALL WAY : English Turkish

sade bir yaşam sürmek, mütevazi yaşam tarzı sürmek

LIVE IN A VILLAGE : English Turkish

v. köyde yaşamak

LIVE IN AN IVORY TOWER : English Turkish

v. hayâl aleminde yaşamak

LIVE IN CLOVER : English Turkish

hali vakti yerinde olmak, refah içinde yaşamak

LIVE IN COMFORT : English Turkish

ahat yaşamak, mali açıdan iyi durumda olmak

LIVE IN HARMONY : English Turkish

uyum içinde yaşamak, barış içinde yaşamak