Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
LIVE IN LUXURY : English Turkish

lüks içinde yaşamak, "iyi hayat" sürmek, rahat yaşamak, para kaygısı olmadan yaşamak live in plenty|/live$45119$ /in$38156$ /plenty$61587$ $WI_FREQUENCY:6 bolluk içinde yaşamak, ihtiyacı olan her şeye sahip olmak

LIVE IN OPULENCE : English Turkish

v. bolluk içinde yaşamak

LIVE IN SECLUSION : English Turkish

inzivaya çekilmek, kimseyle görüşmemek, münzevi hayat yaşamak

LIVE IN SIN : English Turkish

nikâhsız birlikte yaşamak, dost hayatı yaşamak

LIVE IN THE PAST : English Turkish

geçmişte yaşamak, geleceği önemsememek, geçmişe saplanıp kalmak

LIVE IN THE SHADE : English Turkish

gösterişsiz yaşam sürmek, mütevazi yaşam tarzı sürmek; güneşten korunmuş bir yerde yaşamak

LIVE IT UP : English Turkish

hızlı yaşamak, gününü gün etmek

LIVE LIKE A LORD : English Turkish

kral gibi yaşamak, zenginlik içinde yaşamak, varlıklı yaşam tarzı sürmek

LIVE LIKE A PRINCE : English Turkish

müsrifçe yaşamak

LIVE LIKE A VEGETABLE : English Turkish

v. ot gibi yaşamak

LIVE LOW : English Turkish

kıtı kıtına idare ederek yaşamak, tutumlu hayat sürmek, çok az parayla geçinmek

LIVE MUSIC : English Turkish

canlı müzik, müzisyenler tarafından çalınan müzik, canlı performans olarak çalınan müzik

LIVE OAK : English Turkish

n. Meksika ve güney ABD’ye özgü pırnal meşesi; bu ağacın sert ve dayanıklı odunu

LIVE OFF : English Turkish

parasıyla yaşamak, geçimini sağlamak

LIVE ON : English Turkish

eslenmek, geçimini sağlamak

LIVE ON BY : English Turkish

v. geçimini sağlamak

LIVE ONE'S LIFE : English Turkish

kendi inançları doğrultusunda yaşamak, kendi kişisel inançları ve dünya görüşlerine göre yaşamak

LIVE OUT : English Turkish

yatılı çalışmamak, işyerinde yaşamamak

LIVE OUT IN THE BOONIES : English Turkish

v. taşrada yaşamak, dağ başında yaşamak, geri kalmış bölgede yaşamak, çok uzak ve izole bir yerde yaşamak

LIVE PRECARIOUSLY : English Turkish

zar zor yaşamak, fakirliğin eşiğinde yaşamak, ucu ucuna yaşamak

LIVE SHOW : English Turkish

canlı program, canlı yayın, gerçek zamanda gösterilen yayın

LIVE THROUGH : English Turkish

paçayı sıyırmak, kurtularak hayatta kalmak, başından geçmek

LIVE TO RUE IT : English Turkish

v. pişman olmak

LIVE TOGETHER : English Turkish

irlikte yaşamak

LIVE UNDER AN ALIAS : English Turkish

aşka birinin adı altında yaşamak, takma ad ile yaşamak, sahte kimlikle yaşamak