English Turkish
LOCAL MONEY MATTER : English Turkish
yerel para sorunu, yerel parasal kaynaklarla ilgili olan sorun
LOCAL NEWS : English Turkish
yerel haberler
LOCAL NEWSPAPER : English Turkish
mahalli gazete, yerel gazete
LOCAL NUMBER PORTABILITY : English Turkish
n. LNP, yerel numara taşınabilirliği, numara taşınabilirliği, yerel santral taşıyıcı tarafından tahsis edilmiş mevcut sabit telefon hattının var olan telefon numarasındaki aynı bağlantıyı kullanarak başka bir yerel telefon şirketine yeniden tahsis edebilen sistem
LOCAL POLICE STATION : English Turkish
yerel polis karakolu, belli bir kasabada polis görevlilerinin çalıştığı bina
LOCAL PRESS : English Turkish
yerel basın, yerel gazete baskısı
LOCAL RADIO STATION : English Turkish
yerel radyo istasyonu, belli bir bölgeye ait radyo istasyonu, küçük kasabaya veya topluluğa hizmet veren radyo
LOCAL RAINS : English Turkish
yerel yağış, yerel sağanak yağışlar, bölgesel yağış, oldukça küçük bir bölgeye düşen yağış
LOCAL REPORTER : English Turkish
yerel muhabir, yerel konuları bildiren muhabir
LOCAL RESIDENT : English Turkish
ir bölgenin yerlisi, belirli bir bölgede ikamet eden kimse
LOCAL RESIDENTS : English Turkish
ir bölgenin yerlileri, belirli bir coğrafi bölgede ikamet eden insanlar
LOCAL SENSITIVITY : English Turkish
lokal duyarlılık, belirli bir bölgenin aşırı hassaslığı, belirli bir yerin duyarlılığı
LOCAL SUPERPOWER : English Turkish
ölgesel süper güç, bir coğrafi bölge içindeki en güçlü ülke
LOCAL TIME : English Turkish
yerel saat, belirli bir coğrafi bölge içindeki zaman
LOCAL TRAIN : English Turkish
ekspres olmayan tren, bütün duraklarda duran tren, normal tren
LOCAL TREATMENT : English Turkish
lokal tedavi, sınırlı tedavi, belli bir bölgeye yapılan tedavi
LOCAL TV STATION : English Turkish
yerel TV istasyonu, yerel televizyon yayını istasyonu, yerel TV ağı
LOCAL YOUTH CULTURAL CENTER : English Turkish
yerel gençlik ve kültür merkezi, belirli bir coğrafi alan içindeki gençlere yönelik olan kültür merkezi
LOCALE : English Turkish
n. yer, mahal, olay yeri
LOCALISATION : English Turkish
n. yerelleştirme, lokal yapma, bölgesel yapma; belirli bir bölge ile sınırlandırma; belli bir yere yoğunlaşma; bir şeyin yerini belirleme; (Bilgisayar) yazılım yerelleştirme, belirli bir alan için düzenleme, yazılımı veya donanımı yerel olmayan ortamlara başka ülkelere ve kültürlere uyarlama (ayrıca localization)
LOCALISE : English Turkish
v. yerelleştirmek, belirli bir yer ile sınırlandırmak; belirli bir yere toplamak; (Genetik) –in yerini tanımlamak; DNA dizisi içinde belirli bir genin yerini belirlemek (ayrıca localize)
LOCALISED : English Turkish
adj. yerelleştirilmiş, bölgesel hale getirilmiş; belirli bir yere mahsus olan; belirli bir bölgeye yoğunlaşmış (ayrıca localized)
LOCALISM : English Turkish
n. şive, yöreye bağlılık, yerli mala rağbet
LOCALITY : English Turkish
n. yer, mekân, semt, civar
LOCALIZATION : English Turkish
n. yerini belirleme, yerelleştirme, sınırlama
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani