English Turkish
LOCALIZATION OF A FAULT : English Turkish
kusur yerseme, bir engelin veya aksiliğin tam yerini belirleme
LOCALIZE : English Turkish
v. yerini belirlemek, yerelleştirmek, sınırlamak
LOCALIZED : English Turkish
adj. yerelleştirilmiş, bölgesel hale getirilmiş; belirli bir yere mahsus olan; belirli bir bölgeye yoğunlaşmış (ayrıca localised)
LOCALIZER : English Turkish
n. yerelleştiren bir şey, bölgesel hale getiren bir şey; belirli bir alan ile sınırlandıran bir şey; belirli bir bölgeye yoğunlaşan bir şey; (Tıp) radyografi aracılığı ile göz küresindeki katı parçacıkları tespit eden cihaz
LOCALLY : English Turkish
adv. lokal olarak, bölgesel olarak, mahalli olarak
LOCATE : English Turkish
v. yerleştirmek, yerini saptamak, yerleşmek, oturmak
LOCATED : English Turkish
adj. yerleşik, yerleşmiş; yerleştirilmiş; tespit edilmiş; bulunmuş; var olan, değişmeyen
LOCATION : English Turkish
n. yer, mevki, konum, yer belirleme, yerleştirme, stüdyo dışı
LOCATION SHOTS : English Turkish
n. stüdyo dışı çekimler
LOCATIONSHIP : English Turkish
n. birbirine çok yakın yerlerde çalışan veya oturan iki kişi arasındaki romantik ilişki; genellikle tatildeyken veya seyahat ederken oluşan kısa aşk ilişkisi
LOCATIVE : English Turkish
n. ismin de hali, kalma durumu, yer belirtme hali
LOCATIVE : English Turkish
adj. lokatif, yer belirten
LOCATIVE CASE : English Turkish
n. yer belirtme hali, ismin de hali
LOCATOR : English Turkish
n. yer belirleyici, yeryüzü haritası veya ya maden araştırma talebi sınırlarını koyan veya belirleyen kimse; (Tıp) vücut içinde bulunan yabancı cisimlerin yerini belirlemek için kullanılan cihaz
LOCH : English Turkish
n. göl [İsk.], körfez [İsk.], koy [İsk.]
LOCH NESS MONSTER : English Turkish
Lok Nes Canavarı, efsaneye göre İskoçya sularında görülen garip yaratık (1933)
LOCHIA : English Turkish
n. loşi, doğumdan sonra meydana gelen rahim akıntısı (Tıp)
LOCHIAL : English Turkish
adj. (Tıp) loşiye ait veya ilgili olan (doğumdan sonra meydana gelen rahim akıntısı)
LOCI : English Turkish
n. mahaller
LOCK : English Turkish
n. kilit, boyunduruk, kanal havuzu, bukle, lüle, kıvırcık sakal
LOCK : English Turkish
v. kilitlemek, birbirine geçirmek, durdurmak, bloke etmek, kanal havuzuna sokmak, bağlamak (para), birbirine geçmek, takılmak
LOCK AWAY : English Turkish
kilitleyip kaldırmak
LOCK GATE : English Turkish
kanal havuzu kapağı
LOCK HOSPITAL : English Turkish
n. cinsel yolla bulaşan hastalıkları tedavi etme hastanesi
LOCK IN : English Turkish
üzerine kapıyı kilitlemek, içeri kilitlemek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani