Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
AS DISTINCT FROM : English Turkish

adv. farklı olarak

AS DRUNK AS A SOW : English Turkish

kör kütük sarhoş, çok sarhoş, mest olmuş, "küfelik"

AS DRY AS A BONE : English Turkish

kemik gibi, kupkuru, neredeyse hiç nem içermeyen

AS DRY AS A BRICK : English Turkish

kupkuru, tamamen kuru

AS DULL AS DITCH WATER : English Turkish

adj. ruhsuz ve sıkıcı

AS DULL AS DITCHWATER : English Turkish

tatsız tuzsuz, çok sıkıcı

AS DUMB AS A STATUE : English Turkish

heykel gibi hareketsiz, sessiz

AS EASY AS 1, 2, 3 : English Turkish

1, 2, 3 kadar kolay, abece kadar kolay, çok kolay

AS EASY AS ABC : English Turkish

adj. abece kadar kolay, çok kolay

AS EASY AS IT GETS : English Turkish

çok kolay, aşırı derecede kolay, çok basit, çocuk oyuncağı

AS EASY AS PIE : English Turkish

çocuk oyuncağı, çok kolay

AS EASY AS SHELLING PEAS : English Turkish

çok kolay

AS EXPECTED : English Turkish

eklendiği gibi, umulduğu gibi, varsayıldığı gibi, öngörüldüğü gibi

AS FAR AS : English Turkish

kadar, kadarıyla, bir dereceye kadar, olabildiğince

AS FAR AS CONCERNS : English Turkish

adv. gelince

AS FAR AS HE IS CONCERNED : English Turkish

ona kalırsa, ona göre, onunla ilgili olarak

AS FAR AS I AM CONCERNED : English Turkish

anladığım kadarıyla, bana kalırsa, bildiğim kadarıyla, bana gelince

AS FAR AS I CAN SEE : English Turkish

gördüğüm kadarıyla, bildiğim kadar, bildiğime göre, anladığım kadarıyla

AS FAR AS I KNOW : English Turkish

ildiğim kadarıyla

AS FAR AS I'M CONCERNED : English Turkish

adv. bana kalırsa

AS FAR AS IS CONCERNED : English Turkish

konu – olunca,
e bağlı olan her şey,
ile bağlı olan her şey (kombinasyon halinde kullanılır, örneğin, “ konu yemek pişirmek olunca” )

AS FAR AS POSSIBLE : English Turkish

adv. elden geldiğince, mümkün olabildiğince, mümkün olan dereceye kadar, mümkün olduğu kadar, mümkün mertebe (örneğin, “Ona elimden geldiği kadar yardım edeceğim")

AS FAR AS THE EYE CAN SEE : English Turkish

göz alabildiğine, çok büyük bölge veya görüş alanına ilişkin

AS FAST AS HE COULD : English Turkish

elinden geldiği kadar çabuk, elinden geldiği kadar hızlı, zamanın izin verdiği kadar çabuk, gücünün yettiği kadar

AS FAST AS HIS LEGS CAN CARRY HIM : English Turkish

ayaklarının onu götürebildiği kadar, elinden geldiği kadar hızlı, mümkün olduğu kadar hızlı