Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PLEDGE : English Turkish

n. rehin, tutu, söz, vâât, taahhüt, teminât, sözlü olma, sağlığa kadeh kaldırma, şerefe içme, aşkın simgesi

PLEDGE : English Turkish

v. rehin vermek, rehine koymak, kefalet vermek, söz vermek, vâât etmek, sağlığına kadeh kaldırmak, şerefine içmek

PLEDGE OF LOVE : English Turkish

n. aşkın simgesi

PLEDGE ONE'S HEALTH : English Turkish

sağlığına içmek, şerefine içmek

PLEDGE ONE'S TROTH : English Turkish

v. bağlılık yemini etmek

PLEDGE ONE'S WORD : English Turkish

söz vermek

PLEDGE ONESELF : English Turkish

v. kendine söz vermek, kendi kendine söz vermek, ahdetmek

PLEDGEABLE : English Turkish

adj. rehine verilebilir

PLEDGED ARTICLE : English Turkish

n. rehin verilen şey, rehin eşya

PLEDGED MERCHANDISE : English Turkish

n. rehin mal, rehine konulmuş mal

PLEDGED SECURITIES : English Turkish

n. taahhüt edilmiş teminâtlar

PLEDGEE : English Turkish

n. rehin alan

PLEDGOR : English Turkish

n. rehin veren

PLEIAD : English Turkish

n. ülker burcundan yıldız

PLEIADES : English Turkish

n. ülker burcunun yedi yıldızı, üstün yetenekli ve zeki insanlar grubu, ptolemaios zamanındaki yedi tanınmış yunanlı şair

PLEISTOCENE : English Turkish

n. Pleistosen, buzul çağı

PLEISTOCENE EPOCH : English Turkish

n. dünyanın çoğunun buzla kaplı olduğu jeolojik dönem (yaklaşık 2 milyon yıldan 10000 yıl öncesine kadar)

PLENARY : English Turkish

adj. bütün üyelerin hazır bulunduğu, genel, sınırsız, tam

PLENARY POWER : English Turkish

n. sınırsız güç, tam yetki

PLENARY SESSION : English Turkish

genel kurul, herkesin katıldığı toplantı

PLENIPOTENTIARY : English Turkish

n. tam yetkili kişi

PLENIPOTENTIARY : English Turkish

adj. tam yetkili, mutlâk

PLENITUDE : English Turkish

n. bolluk, çokluk, bereket, bütünlük, tamlık

PLENTEOUS : English Turkish

adj. bol, bereketli, çok

PLENTEOUSNESS : English Turkish

n. bolluk, bereket