English Turkish
ROCKOON : English Turkish
n. bir balondan fırlatılan küçük bir roket içeren yüksek irtifada ses çıkarma için kullanılan alet
ROCKROSE : English Turkish
n. laden
ROCKS : English Turkish
n. taşaklar
ROCKSOLID : English Turkish
adj. kaya gibi sert, tamamen stabil ve katı, tam manasıyla kararlı ve sert; kırılmaz
ROCKSTEADY : English Turkish
n.
1968 arasında Jamaika'da popüler olan bir müzik sitili
ROCKUMENTARY : English Turkish
n. rock müziği belgeseli, pop müzisyenleri ve pop kültürünün çeşitli yönleri hakkındaki belgesel
ROCKWELL : English Turkish
n. bir soyadı; Norman Rockwell (
1978), klasik Amerika manzaraları ile tanınan ABD'li ressam; Kaliforniya merkezli ABD şirketi, elektronik denetim ve iletişim sistemleri üreticisi
ROCKWOOD : English Turkish
n. tahta amyant
ROCKWORK : English Turkish
n. kaya işi, taş süsleme, kayalık
ROCKY : English Turkish
adj. kayalık, kayalı, taşlı, kaya gibi, taş gibi, sallanan, çürük, sarsak
ROCKY GROUND : English Turkish
taşlı toprak, kayalık bölge, kayalarla dolu arazi, bir sürü taş bulunan arazi
ROCKY HEELS : English Turkish
kadın ayakkabılarında tok/dolu ince topuk
ROCKY MOUNTAIN SPOTTED FEVER : English Turkish
n. Rocky Dağları benekli ateşi, mavi hastalık, Rickettsia'nın sebep olduğu ve genellikle enfekte iksodid kene ısırığıyla yayılan ciddi ve bulaşıcı hastalık (son derece ölümcül) (semptomları: frontal ve oksipital başağrısı, şiddetli bel ağrısı, genel rahatsızlık, kısmen sürekli yüksek ateş, avuç içinde el ve ayak bilekleri ile tabanlarda ikinci günden beşinci güne kadar başlayan ve daha sonra vücudun tümüne yayılan kızarıklık)
ROCKY MOUNTAINS : English Turkish
Rocky Dağları, Kuzey Amerika'nın batısında New Meksiko'dan Alaska'ya kadar uzanan sıradağlar
ROCKY PLACE : English Turkish
n. kayalık
ROCOCO : English Turkish
adj. rokoko tarzında, rokoko, çok süslü
ROCOCO : English Turkish
n. rokoko tarzı (mimari)
ROD : English Turkish
n. çubuk, değnek, filiz, ince dal, sopa, sırık, asa, baston, kol, tabanca [amer.], dayak, güç, çük [arg.], penis, kamış [arg.]
ROD : English Turkish
n. çubuk, sopa, kol, şaft, mil, aks; kamçılamak için kullanılan ince çubuk demeti veya sopası; cezalandırma, ceza; tabanca (Argo)
ROD AERIAL : English Turkish
n. çubuk anten
ROD STEWART : English Turkish
(1945 doğumlu) popüler İngiliz şarkıcı ve şarkı sözü yazarı
RODE : English Turkish
v. içinde veya üzerinde seyahat etmek;
tarafından taşınmak veya nakledilmek; yolculuk yapmaya sebep olmak, seyahat etmeye neden olmak; güvenmek, itimat etmek, güvenilir olmak, inanıyor olmak (Gayrı resmi); müdahale olmaksızın devam etmek (Gayrı resmi); pozisyonundan çıkmak, pozisyonunu terketmek, durumundan dışarı çıkmak, değiştirmek, yön değiştirmek
RODE ROUGHSHOD OVER : English Turkish
saygısızca davranmış, saygısızlık yapılmış, saygı göstermeyen tarzda davranmış, aşağılamaış, aşağılanmış, küçük düşürmüş, küçük düşürülmüş
RODENT : English Turkish
adj. kemirgen, kemirici, dokuları zamanla tahrip eden
RODENT : English Turkish
n. kemirgen
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani