Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PLENTIFUL : English Turkish

adj. bol, çok, bereketli

PLENTIFULNESS : English Turkish

n. bolluk, bereket, çokluk

PLENTY : English Turkish

n. çokluk, bolluk, bereket

PLENTY : English Turkish

adj. çok, bir yığın, pek çok, bol

PLENTY : English Turkish

adv. bol bol, çok, gayet, tamamen

PLENTY OF : English Turkish

pek çok, hayli

PLENTY OF TIMES : English Turkish

adv. birçok kez, çok kereler

PLENUM : English Turkish

n. herkesin katıldığı toplantı, genel kurul, bir madde ile dolu yer

ROCKETEER : English Turkish

n. roket pilotu, roket uzmanı

ROCKETLIKE : English Turkish

adj. bir rokete benzeyen

ROCKETRY : English Turkish

n. füze bilimi

ROCKFALL : English Turkish

n. kayaların düşmesi, kayaların yuvarlanması, taşların yuvarlanması

ROCKFISH : English Turkish

n. kayalar arasında yaşayan ve kenarlarında koyu şeritler olan yenebilir Kuzey Amerikan balığı, çizgili levrek; kayalar arasında yakalanmış çeşitli market balıklarının etlerinden (az yağlı) her biri

ROCKHOPPER : English Turkish

n. sarı ibikli ve kısa kalın gagalı küçük Antartika pengueni

ROCKHOUND : English Turkish

n. (Gayrı resmi) jeolojist; hobisi kayalar ve mineraller ve fosiller toplamak olan kimse

ROCKHOUNDING : English Turkish

n. kaya ve mineraller toplama hobisi

ROCKIES : English Turkish

n. Kuzey Amerika'nın batısında New Meksiko'dan Alaska'ya kadar uzanan sıradağlar

ROCKIN' : English Turkish

adj. harika, mükemmel (Argo)

ROCKINESS : English Turkish

n. katı yüreklilik, kayalık olma

ROCKING : English Turkish

adj. sallanan

ROCKING : English Turkish

n. sallama, sallanma

ROCKING CHAIR : English Turkish

salıncaklı koltuk

ROCKING HORSE : English Turkish

salıncaklı oyuncak at

ROCKING-HORSE : English Turkish

sallanan at, ileri geri sallanan oyuncak at

ROCKLIKE : English Turkish

adj. kayaya benzer, taşa benzer, kaya/taşla alakalı