English Turkish
OUT ON BAIL : English Turkish
kefaletle tahliye olmuş, mahkûmun mahkemeye geri döneceğini garanti eden belirli bir para miktarı vererek hapishaneden serbest bırakılan
OUT ON HOLIDAY : English Turkish
tatilde, izinde, gezide
OUT ON THE TOWN : English Turkish
şehirde eğlenme, eğlence peşinde, eğlence mekânlarını ziyaret etme (özellikle geceleri, restoranlar, gece kulüpleri ya da tiyatro gibi)
OUT THERE : English Turkish
adj. sıradışı, standart olmayan, sıradan olmayan, alışılmadık; harika, mükemmel, gerçek dışı, inanılmaz biçimde mükemmel (Argo); yer alma, katılma (Argo)
OUT TO : English Turkish
-meye çalışmakta, istekli bir şekilde denemekte, kararlı bir şekilde denemekte
OUT TO GET : English Turkish
arayışında, peşinde, elde etme niyetinde
OUT TO LUNCH : English Turkish
öğle yemeğinde, öğle yemeğinde olduğundan dolayı müsait değil; hemen müsait değil; garip davranmakta, tuhaf hareket etmekte
OUT TO LUNCH : English Turkish
adj. (Argo) çılgın, deli, "kaçık"
OUT TRAY : English Turkish
giden evrak sepeti, giden postaların yer aldığı sepet
OUT WITH IT! : English Turkish
söylesene!, konuşsana!, öt bakalım!, ağızından baklayı çıkar!
OUT YOU GO! : English Turkish
haydi çık!, dışarı çık!, defol!
OUT-OF-DOOR : English Turkish
dışarıda, evin dışında, açıkta
OUTACT : English Turkish
v. daha iyi canlandırmak, daha iyi oynamak
OUTAGE : English Turkish
n. zayiat, fire, depolama ve taşıma sırasında ziyan olan miktar
OUTARGUE : English Turkish
v. tartışmada üstün çıkmak, tartışmada galip gelmek
OUTASIGHT : English Turkish
adj. mükemmel, olağanüstü, muhteşem, şahane, harika, müthiş (Argo)
OUTBACK : English Turkish
n. taşra [avus.], şehirden çok uzan yer [avus.]
OUTBALANCE : English Turkish
v. ağır çekmek, yükte daha ağır çekmek, üstün gelmek
OUTBARGAIN : English Turkish
v. alışverişte aldatmak, kazançlı teklif yapmak, fazla fiyat vermek
OUTBID : English Turkish
v. artırmak, daha fazla para sürmek
OUTBIDDER : English Turkish
n. daha yüksek fiyat teklif eden kişi, fazla fiyat veren kişi, daha yüksek fiyat ileri süren kişi
OUTBLUFF : English Turkish
v. blöf yapmada baskın çıkmak, blöf yapmada üstün olmak, daha kurnazca hareket etmek
OUTBOARD : English Turkish
adj. teknedışı, dıştan
OUTBOARD : English Turkish
adv. teknedışı
OUTBOUND : English Turkish
adj. limandan ayrılan, uçuşa geçen, yurt dışına giden
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani