English Turkish
OUTDOOR AERIAL : English Turkish
dışarı anteni
OUTDOOR DRESS : English Turkish
n. sokak kıyafeti
OUTDOOR GAMES : English Turkish
dış mekân oyunları, dışarıda oynanan oyunlar, ev içinde oynanamayan oyunlar
OUTDOOR PERFORMANCE : English Turkish
n. açık hava gösterisi, açık hava tiyatrosunda sergilenen oyun
OUTDOOR SEASON : English Turkish
n. açık hava sporları sezonu
OUTDOOR SHOT : English Turkish
n. açık hava çekimi
OUTDOOR TRAINING PERIOD : English Turkish
açıkhava eğitim dönemi, açık havada yapılan askeri tatbikat sistemi
OUTDOORS : English Turkish
adj. açık havada, dışarıda, açık hava
OUTDOORS : English Turkish
n. açık hava
OUTDOORS : English Turkish
adv. açık havada, dışarıda, dışarıya
OUTDOORSMAN : English Turkish
n. dışarıda vakit geçiren kimse, dışarıda çok fazla zaman geçiren kimse; açık hava sporlarını seven kimse (kampçılık, balıkçılık, avcılık, vs. gibi)
OUTDOORSY : English Turkish
adj. dış mekân ile ilgili, dışarıda olma özelliği; dış mekan için uygun; açık hava sporları meraklısı (kampçılık, balıkçılık, avcılık, vs. gibi)
OUTDRAW : English Turkish
v. silahını hızlı çekmek, tetiği (silah)düşmandan daha hızlı çekmek; başkaları üzerinde büyük bir güce sahip olmak
OUTDRIVE : English Turkish
adj. (Gemicilik) dıştan yönlendirmeli, içten takma
dıştan takma, yönlendirilebilir dıştan takma çevirme miline bağlı içten takma bir motora sahip olan
OUTER : English Turkish
adj. dış, dışarıdaki, harici
OUTER EAR : English Turkish
dış kulak, kulağın başın dışında kalan kısmı, kulağın dış kısmı
OUTER GARMENT : English Turkish
n. üst giyecek, üst giysi, kıyafetin üzerindeki kat
OUTER SHELL ELECTRON : English Turkish
dış kabuk elektronu, kabukta bulunan ve atom çekirdeğinden en uzakta olan elektron
OUTER SPACE : English Turkish
uzay boşluğu
OUTER WORLD : English Turkish
dış dünya
OUTERMOST : English Turkish
adj. en dıştaki, en uzak
OUTERMOST PART : English Turkish
en uzaktaki kısım, en dıştaki kısım
OUTERWEAR : English Turkish
n. dış giyim eşyası, dışarıda giyilen giysi; üst giysi (diğer giysiler üzerine giyilen mont veya ceket gibi)
OUTFACE : English Turkish
v. meydan okumak, bakışları ile altetmek, gözünün içine bakarak utandırmak
OUTFALL : English Turkish
n. çıkış yeri, nehir ağzı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani