Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
OUTGROW : English Turkish

v. büyümek, geçmek, sığmamak, küçük gelmek, bırakmak (alışkanlık)

OUTGROWTH : English Turkish

n. çıkıntı, sürgün, filiz, fazla büyüme, akıbet

OUTGROWTH OF REALITY : English Turkish

gerçeklikten ayrılma, gerçeklikten sapma, gerçeklik dışına çıkmak

OUTGUESS : English Turkish

v. avantaj elde etmek için birinin ne yapacağını tahmin etmek, birinin plan veya hareketlerini önceden tahmin etmek; atlatmak, zekası ile üstün olmak

OUTGUN : English Turkish

v. alt etmek,
den daha iyi silahlanmış olmak;
den daha iyi ateş etmek

OUTHOUSE : English Turkish

n. ek bina, binadan ayrı tuvalet

OUTING : English Turkish

n. gezinti, gezi

OUTJUMP : English Turkish

v. daha iyi atlamak

OUTLAND : English Turkish

adj. memleket dışı, yabancı; merkez dışı; taşralı

OUTLAND : English Turkish

n. taşralar, vilayetler, kenar bölgeler; yabancı ülke

OUTLANDER : English Turkish

n. yabancı, ecnebi, başka ülkeden olan kimse

OUTLANDISH : English Turkish

adj. egzotik, garip, acayip, saçma, uzak, yabancı

OUTLANDISHLY : English Turkish

adv. tuhafça, garip bir şekilde, alışılmadık biçimde, acayip şekilde

OUTLANDISHNESS : English Turkish

n. tuhaflık, gariplik; olağandışılık; yabancılık

OUTLAST : English Turkish

v. daha çok dayanmak, daha uzun yaşamak

OUTLAW : English Turkish

n. sürgün, kanun kaçağı, haydut, huysuz at, yasal haklardan mahrum kimse

OUTLAW : English Turkish

v. yasal haklardan mahrum etmek, sürmek, yasaklamak, feshetmek

OUTLAWED : English Turkish

adj. yasal haklardan mahrum, kanuni haklardan yoksun; yasa dışı; yasaklanmış

OUTLAWRY : English Turkish

n. yasal hakların elinden alınması, sürgün, kanuna karşı gelme

OUTLAY : English Turkish

n. harcamalar, giderler, harcama, masraf

OUTLEAP : English Turkish

v. önüne çıkmak, önüne atlamak, ileri doğru zıplamak

OUTLET : English Turkish

n. priz, fiş, çıkış, yol, ağız, açılma fırsatı, pazar, satış yeri

OUTLET STORE : English Turkish

n. fabrika satış mağazası, doğrudan üreticiden ürün satan mağaza (genellikle indirimli)

OUTLIE : English Turkish

v. çok fazla yalan söylemek, yalan söylemede aşırıya kaçmak

OUTLIER : English Turkish

n. diğerlerinden veya yerinden uzakta olan şey veya kişi, dışında veya uzağında bulunan şey veya kişi; çalıştığı yerden belli bir mesafede oturan kişi; erozyonla ana oluşumdan ayrılmış olan kaya parçası (Jeoloji)