Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
OUTPOST : English Turkish

n. ileri karakol, başkentten çok uzak yer

OUTPOUR : English Turkish

n. dökülme, taşma, içini dökme, karşı konulamaz duygu

OUTPOURING : English Turkish

n. dökülme, taşma, içini dökme, karşı konulamaz duygu

OUTPRODUCE : English Turkish

v. başkasından fazla üretmek, daha fazla üretmek; üretimde olduğunun üstüne çıkmak

OUTPUT : English Turkish

n. çıktı, çıkış gücü, verim, üretim, k.d.v. ödemeyi gerektiren mal

OUTPUT DEVICE : English Turkish

çıkış aygıtı, işlem sonuçlarının ortaya koyulduğu bilgisayar parçası (örn. monitör, yazıcı, vs.)

OUTPUT METER : English Turkish

çıktıölçer, çıkış gücünü ölçen aygıt

OUTPUT PROGRAM : English Turkish

çıktı programı, bilgisayarların çıktı faaliyetlerinden sorumlu bir program (Bilgisayar)

OUTPUT UNIT : English Turkish

çıkış birimi, bilgisayardan çıktı kabul eden aygıt (örn. yazıcı, monitör, vs.)

OUTRACE : English Turkish

v. yarışta galip gelmek, yarışma kazanmak; hızda üstün çıkmak

OUTRAGE : English Turkish

n. zorbalık, yasadışı hareket, tecâvüz, hakaret, rezalet

OUTRAGE : English Turkish

v. tecâvüz etmek, çiğnemek, zorlamak, hakaret etmek, zedelemek (onur vb.), kırmak, kötü davranmak

OUTRAGED : English Turkish

adj. zarar görmüş, incitilmiş, ihlâl edilmiş; sarsılmış; öfkeli

OUTRAGEOUS : English Turkish

adj. aşırı kötü, çok çirkin, rezil, aşırı, acımasız, zalim

OUTRAGEOUSLY : English Turkish

adv. saldırganca, ahlâksızca; skandal yaratacak biçimde; alay edilecek bir biçimde; şok edici bir şekilde

OUTRAGEOUSNESS : English Turkish

n. rezalet, rezillik

OUTRANCE : English Turkish

n. yapılabileceğinin en fazlası, uç sınır

OUTRANGE : English Turkish

v. daha uzun menzilli olmak, daha ileri gitmek, geçmek

OUTRANK : English Turkish

v. rütbece daha üst olmak, daha önemli olmak

OUTRE : English Turkish

adj. acayip, normal ötesi; alışılmadık (Fransızca)

OUTREACH : English Turkish

v. daha ileri gitmek, daha iyi uzanmak, aşmak

OUTREASON : English Turkish

v. akıl yürütmede daha iyi olmak, atlatmak, mantıklı düşünmede üstün olmak; tartışmada üstün çıkmak

OUTRIDE : English Turkish

v. daha iyi sürmek, atlatmak (fırtına vb.)

OUTRIDER : English Turkish

n. eskort motosikletli, arabanın yanında giden atlı uşak

OUTRIGGER : English Turkish

n. dirsekli çıkıntı, dirsekli iskele, avara demiri