English Turkish
OUTSIDE CAPITAL : English Turkish
n. dış kaynaklı sermaye, yabancı sermaye
OUTSIDE CHANCE : English Turkish
küçük bir olasılık, zayıf şans
OUTSIDE HIM : English Turkish
onun dışında, onun dış tarafında, onun içinde değil
OUTSIDE LEFT : English Turkish
sol açık
OUTSIDE OF : English Turkish
dışında, haricinde, dışarı
OUTSIDE PRICE : English Turkish
n. en yüksek fiyat
OUTSIDE RIGHT : English Turkish
sağ açık
OUTSIDE THE BELTWAY : English Turkish
Washington DC’nin siyasi ve sosyal çevresinden ziyade Amerikan vatandaşlarının yaşamıyla ilgili (Washington DC’yi çevreleyen bir otoyol, çevreyol ile ilgili)
OUTSIDE THE FRAME : English Turkish
kapsamı dışında, kurulu düzenin dışında, kabul edilmiş sınırların ötesinde
OUTSIDE THE FRAMEWORK : English Turkish
sistem kapsamında değil, sistemin dışında, sistemin içinde değil
OUTSIDER : English Turkish
n. yabancı, aykırı tip, dışarıdaki, ilgisi olmayan kimse, görgüsüz kimse, kazanma şansı olmayan at
OUTSIDER DIRECTOR : English Turkish
işletme dışı yönetici, kamu sektöründen alınan müdür, şirkette herhangi bir mali çıkarı olmayan yönetim kurulu üyesi
OUTSIT : English Turkish
v. daha fazla oturmak
OUTSIZE : English Turkish
n. çok büyük beden, battal beden
OUTSIZED : English Turkish
adj. çok büyük beden, en büyük beden
OUTSKIRT : English Turkish
n. kenar mahalle, kenar bölge, etraf, dış mahalle
OUTSKIRTS : English Turkish
n. kenar mahalleler, varoş
OUTSMART : English Turkish
v. kurnazlıkla yenmek, zekâsı ile alt etmek, daha akıllıca davranmak
OUTSOURCE : English Turkish
v. dış kaynak kullanmak, dış üreticilere veya tedarikçilere başvurmak; şirket içindeki çalışanlarıı kullanmak yerine belirli görevleri gerçekleştirmek üzere şirket dışından işçilerle anlaşma yapmak (Ekonomi)
OUTSOURCING : English Turkish
n. dış kaynak kullanımı, dış kaynaklara başvurma, büyük şirketlerin belirli görevleri kendileri gerçekleştirmek yerine kullandıkları taşeron işçi kiralama yöntemi
OUTSPAN : English Turkish
v. koşumdan çıkarmak (at)
OUTSPEAK : English Turkish
v. çok konuşmak, yüksek sesle konuşmak; rahat konuşmak, kendini ifade etmek; açık veya korkusuzca konuşmak; konuşmada aşırıya kaçmak; başkasından daha ikna edici konuşmak
OUTSPEED : English Turkish
v. daha hızlı olmak
OUTSPELL : English Turkish
v.
den daha doğru yazmak,
den daha iyi yazmak
OUTSPEND : English Turkish
v.
den fazla para harcamak,
den daha fazla harcamak; harcama sınırlarını aşmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani