Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PERMANENCY : English Turkish

n. süreklilik, devam, devamlılık, istikrar, kalıcılık, sürekli şey, sebat

PERMANENT : English Turkish

adj. daimi, devamlı, sürekli, kalıcı, baki, sabit, değişmez

PERMANENT ASSETS : English Turkish

n. sabit aktifler

PERMANENT SECRETARY : English Turkish

müsteşar [brit.]

PERMANENT SITUATION : English Turkish

n. sürekli iş

PERMANENT TINT : English Turkish

n. sürekli boya

PERMANENT WAVE : English Turkish

perma

PERMANENT WAY : English Turkish

demiryolu döşeli yol

PERMANENTLY : English Turkish

adv. daimi olarak, temelli olarak, kalıcı olarak, sürekli biçimde

PERMANGANATE : English Turkish

n. permanganat

PERMANGANATE OF POTASH : English Turkish

n. potasyum permanganat

PERMEABILITY : English Turkish

n. geçirgenlik

PERMEABLE : English Turkish

adj. geçirgen, geçirimli

PERMEATE : English Turkish

v. geçmek, sızmak, sinmek, yayılmak

PERMEATION : English Turkish

n. geçirme, geçme, sızma, içine işleme, nüfuz etme

PERMIAN : English Turkish

adj. Paleozoik Çağ'da Permian dönemine ait (Jeoloji)

PERMIAN PERIOD : English Turkish

Permian dönemi, kitlesel yok oluşun yaşandığı Paleozoik Çağ sırasında jeolojik bir dönem (tüm yaşam formlarının yaklaşık %95'inin öldüğü)

PERMISSIBLE : English Turkish

adj. hoşgörülebilir, izin verilebilir, müsaadde edilebilir

PERMISSION : English Turkish

n. izin, müsaade, ruhsat

PERMISSIVE : English Turkish

adj. isteğe bağlı, seçmeli, serbest, hoşgörülü, müsamahakâr, liberal

PERMISSIVENESS : English Turkish

n. serbestlik, isteğe bağlı olma

PERMIT : English Turkish

n. ruhsat, izin, müsaade, permi, izin belgesi

PERMIT : English Turkish

v. izin vermek, olanak vermek, ruhsat vermek, müsait olmak

PERMIT OF : English Turkish

v. izin vermek, göz yummak, hoşgörmek

PERMIT ONESELF SMTH : English Turkish

v. paraya kıyıp yapmak, kendine kıyak yapmak