Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
POUFFE : English Turkish

n. puf, elbisenin kabarık yeri, lüle, bukle, nonoş, top

POUGHKEEPSIE : English Turkish

n. New York'un (ABD) güneydoğusunda Hudson Nehri kıyısında bir şehir

POULT : English Turkish

n. piliç, palaz

POULTERER : English Turkish

n. tavukçu

POULTICE : English Turkish

n. yara lapası, lapa (yara için)

POULTICE : English Turkish

v. lapa koymak

POULTRY : English Turkish

n. kümes hayvanları

POULTRY FARM : English Turkish

tavuk çiftliği

POULTRY YARD : English Turkish

tavuk çiftliği

POULTRYMAN : English Turkish

n. tavukçu, tavuk yetiştiricisi

POUNCE : English Turkish

n. pençe (kuş), pençe, saldırı, atılma, hamle, mürekkep kurutma tozu

POUNCE : English Turkish

v. üstüne atılmak, saldırmak, dalıvermek, toz serperek kurutmak

POUND : English Turkish

n. libre (453 gr.), sterlin, pound, vurma, dövme, darbe, sahipsiz hayvanların tutulduğu yer, sahipsiz araçların tutulduğu yer, hapishane, ağıl, zor pozisyon

POUND : English Turkish

v. vurmak, dövmek, ezmek, yumruklamak, havanda dövmek, topa tutmak, çarpmak, küt küt atmak, ağıla kapamak

POUND ALONG : English Turkish

v. güm güm basarak yürümek, dalgalarla boğuşmak

POUND FOOLISH : English Turkish

adj. para harcamasını bilmeyen, çok para harcayan

POUND SMB. TO A JELLY : English Turkish

pestilini çıkarmak

POUND UP : English Turkish

v. ağıla kapamak

POUNDAGE : English Turkish

n. libre başına ücret, sterlin başına alınan vergi, sahipsiz diye kapatılan hayvanları çıkarma ücreti

POUNDER : English Turkish

n. librelik, librelik şey

POUNDING : English Turkish

n. dövme, vurma

POUR : English Turkish

v. dökmek, akıtmak, boşaltmak, yağdırmak, akmak, yağmak, üşüşmek, yığılmak, dökülmek (kalıba)

POUR : English Turkish

n. akma, dökülme, akış, yağma, şiddetli yağmur

POUR DOWN THE DRAIN : English Turkish

oşa harcamak, çarçur etmek

POUR FORTH : English Turkish

dökülmek, taşmak, yağdırmak, küfür yağdırmak