Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PRESCHOOL : English Turkish

adj. okul öncesi

PRESCIENCE : English Turkish

n. öngörü, önsezi, geleceği görme, ileriyi görme

PRESCIENT : English Turkish

adj. ileriyi gören, geleceği gören, önsezileri güçlü

PRESCRIBE : English Turkish

v. ilaç yazmak (doktor), reçete yazmak, emretmek, buyurmak, zaman aşımına uğramak, zaman aşımı ile hak kazanmak

PRESCRIPTION : English Turkish

n. reçete, ilaç yazma, emir, yönerge, zaman aşımı, zaman aşımı ile kazanılan hak

PRESCRIPTIVE : English Turkish

adj. emreden, öngören, zaman aşımı ile kazanılmış, zaman aşımına uğramış, yapılagelen, yerleşik

PRESCRIPTIVE DEBT : English Turkish

n. zaman aşımına uğramış borç

PRESELECTION : English Turkish

n. ön seçim, ön eleme, kaba seçim

PRESENCE : English Turkish

n. huzur, hazır bulunma, varlık, varoluş, tavır, yapı, ön, protokol görevlileri

PRESENCE CHAMBER : English Turkish

kabul salonu

PRESENCE OF MIND : English Turkish

soğukkanlılık, tehlike anında pratik zekâ

PRESENT : English Turkish

n. şimdiki zaman, şu an, belge, hediye, armağan

PRESENT : English Turkish

v. sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak (iltifat), tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak (silah), doğrultmak, sahnelemek

PRESENT : English Turkish

adj. mevcut, halihazırdaki, şimdiki, hazır, bu, adı geçen

PRESENT A CASE : English Turkish

v. dava açmak

PRESENT ARMS : English Turkish

v. silâhları selâm vaziyetinde tutmak

PRESENT DAY : English Turkish

günümüz, bugünkü, şimdiki

PRESENT ONESELF : English Turkish

ulunmak, hazır bulunmak, çıkmak, görünmek

PRESENT SMB. WITH SMTH : English Turkish

v. hediye sunmak, hediye etmek

PRESENT SMTH. TO : English Turkish

v. hediye etmek

PRESENT TENSE : English Turkish

şimdiki zaman

PRESENTABLE : English Turkish

adj. prezentabl, düzgün görünüşlü, şık ve bakımlı, takdim edilebilir, insan içine çıkabilir

PRESENTATION : English Turkish

n. tanıtım, sergileme, tanıtma, sahneye koyma, takdim, sunma, sunuş, arz, sahneleme, gösterim, gösterme, ibraz, aday gösterme, tavsiye etme, armağan, hediye, kavrama gücü

PRESENTER : English Turkish

n. sunucu, spiker

PRESENTIENT : English Turkish

adj. önsezisi olan, önceden sezen