Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
AUGUSTO DUCREY : English Turkish

n. (
1940), 1889 yılında şankroide neden olan organizmayı keyfettiğini deklare eden İtalyan dermatolog (Ducrey basili)

AUGUSTO PINOCHET : English Turkish

Augusto José Ramón Pinochet Ugarte (
2006), Şili’nin 1998 yılında Londra’da yakalanan ve İspanya’ya iadesi istenen
1990 yılları arasındaki diktatörü (hükümeti çok sayıda ölümden ve insan hakları ihlallerinden sorumlu tutuldu)

AUGUSTUS : English Turkish

n. Gaius Octavius Caesar (63 BC-AD 14), ilk Roma imparatoru; Octavius’tan sonra Roma imparatorlarının unvanı; bir erkek adı; bir soyadı

AUGUSTUS VOLNEY WALLER : English Turkish

n. (
1870) kopan sinir liflerinin bozulmasını ilk olarak tanımlayan (Wallerian bozulması)

AUK : English Turkish

n. bir tür deniz kuşu

AUKLET : English Turkish

n. Kuzey Pasifik kıyılarında küçük bir kuş türü

AULA : English Turkish

n. avula, büyük toplanma yeri (salon, amfi vs)

AULD : English Turkish

adj. eski [İsk.], yaşlı (İsk.)

AULD LANG SYNE : English Turkish

eski güzel günler

AULIC : English Turkish

adj. saraya ait

AUMBRY : English Turkish

n. ambar, antrepo, depo, kiler, yüklük; kupa, girinti, boşluk (kilisede)

AUNG SAN SUU KYI : English Turkish

n. (1945 doğumlu) Myanmar’ın demokrasisini geliştirmek için çalışmış olan Burmalı siyasi lideri ve aktivist, 1991 Nobel Barış Ödülü sahibi

AUNT : English Turkish

n. hala, teyze, yenge

AUNT SALLY : English Turkish

herkesin eleştirisine uğrayan kişi, kadın biçimindeki kukla dövülerek oynanan oyun

AUNTIE : English Turkish

n. halacık, teyzecik, yengecik, halacığım, teyzeciğim, yengeciğim

AUNTY : English Turkish

n. sevgi ifadesiyle kullanılan teyze ifadesi, teyzecik, teyze

AUP : English Turkish

"AUP (Acceptable Use Policy (Kabul Edilebilir Kullanım Politikası)"; bir internet erişim tedarikçisinin kullanıcılarının uyması gereken yönergeler (Bilgisayar)

AURA : English Turkish

n. gizemli ortam, ruh; koku, buhar, hava, atmosfer, sıcak basması

AURA OF HOLINESS : English Turkish

kutsallık halesi, kutsallık aurası, bir kimseyi saran kutsallık atmosferi

AURAL : English Turkish

adj. kulak, işitme ile ilgili

AURAL NULL : English Turkish

tamamen sessizlik, kesin sessizlik, tastamam sessizlik

AURAL RANGE : English Turkish

işitme mesafesi, duyma menzili

AURAL SURGEON : English Turkish

n. kulak cerrahı

AURALLY : English Turkish

adv. kulak ile

AUREATE : English Turkish

adj. altından, altınla yapılma; parlak, aşırı süslü, gösterişli