Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PROSCENIUM : English Turkish

n. perde önü, sahne önü

PROSCRIBE : English Turkish

v. sürgüne yollamak, yasal haklardan mahrum etmek, yasaklamak, yasak etmek

PROSCRIPTION : English Turkish

n. yasal haklardan mahrum etme, yasaklama, sürme, sürgün

PROSCRIPTIVE : English Turkish

adj. yasaklayıcı, yasaklı, yasak

PROSE : English Turkish

v. düzyazıya çevirmek, sıkıcı bil dille yazmak, can sıkıcı konuşmak

PROSE : English Turkish

n. düzyazı, nesir, sıkıcı yazı, yavan söz, çevirisi yapılacak metin

PROSE : English Turkish

adj. düzyazı, şiirsel olmayan, sıkıcı, yavan

PROSECUTE : English Turkish

v. yürütmek, takip etmek, devam etmek, sürdürmek, ilerletmek, kovuşturma açmak, dava açmak, yasal yollardan elde etmeye çalışmak, savcılık yapmak

PROSECUTING ATTORNEY : English Turkish

davacı avukatı, iddia makamı avukatı

PROSECUTING COUNSEL : English Turkish

n. davacı avukatı, iddia makamı avukatı

PROSECUTION : English Turkish

n. sürdürme, devam, takip, kovuşturma, dava, ilerletme

PROSECUTOR : English Turkish

n. davacı

PROSELYTE : English Turkish

n. dönme, din değiştirme, inançtan dönme

PROSELYTISM : English Turkish

n. din propagandası yapma, dini yaymaya çalışma

PROSELYTIZE : English Turkish

v. kendi dinine çevirmek, dinini yaymak, din propagandası yapmak

PROSERPINA : English Turkish

n. (Roma Mitolojisi)Dünya tanrıçası; yeraltı tanrıçası

PROSINESS : English Turkish

n. sıkıcılık, yavanlık

PROSODY : English Turkish

n. ölçü, vezin, ölçü tekniği

PROSPECT : English Turkish

n. manzara, görünüm, beklenti, olasılık, umut, ihtimal, maden damarı belirtisi, muhtemel müşteri

PROSPECT : English Turkish

v. maden aramak, aramak (petrol vs.), ümit vermek (maden)

PROSPECTIVE : English Turkish

adj. olası, muhtemel, müstakbel, gelecekteki

PROSPECTIVE BUYER : English Turkish

muhtemel alıcı

PROSPECTOR : English Turkish

n. maden damarı arayan kimse

PROSPECTUS : English Turkish

n. prospektüs, tarife, proje, tanıtıcı broşür [brit.]

PROSPER : English Turkish

v. başarılı olmak, yolunda gitmek, iyi gitmek, zenginleştirmek, başarmak