Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PURPORT : English Turkish

v. ifade etmek, anlamına gelmek, belirtmek, iddia etmek, demek istemek

PURPOSE : English Turkish

n. amaç, maksat, niyet, gaye, kasıt, azim, mesaj (hikâye), verilmek istenen mesaj

PURPOSE : English Turkish

v. niyet etmek, tasarlamak, kastetmek, amaçlamak

PURPOSE TRAINED : English Turkish

adj. özel yetiştirilmiş, özel amaçlı eğitilmiş

PURPOSEFUL : English Turkish

adj. amaçlı, maksatlı, anlamlı, niyetli, kasıtlı

PURPOSELESS : English Turkish

adj. amaçsız, boş, anlamsız

PURPOSELY : English Turkish

adv. kasten, inadına, kasıtlı olarak, mahsus, bile bile

PURPOSIVE : English Turkish

adj. maksatlı, amaca yönelik, kullanışlı

PURPURA : English Turkish

n. purpura hastalığı, domuz vebası

PURR : English Turkish

n. mırıldamak (kedi), mırlama, mır mır etme

PURR : English Turkish

v. mırlamak, mırıldamak, hırıldamak, mırıldanmak, mır mır etmek, hırıltı yapmak, tatlı bir sesle söylemek

PURRING : English Turkish

n. hırıltı

PURSE : English Turkish

n. para çantası, cüzdan, el çantası, kese, para, ödül, çanta

PURSE PROUD : English Turkish

parası ile övünen, zenginliği ile böbürlenen, kesesine güvenen

PURSE STRINGS : English Turkish

kesenin bağları

PURSE UP : English Turkish

n. büzmek (dudak)

PURSER : English Turkish

n. muhasebeci (gemi, uçak)

PURSLANE : English Turkish

n. semizotu

PURSUANCE : English Turkish

n. uygulama, yerine getirme, yapma, ifa, takip, devam, sürdürme

PURSUANT : English Turkish

adv. uygun olarak, göre

PURSUANT : English Turkish

adj. uygun, yerinde

PURSUANT TO : English Turkish

göre, uygun olarak

PURSUE : English Turkish

v. izlemek, peşinde koşmak, takip etmek, kovalamak, peşinde olmak, peşine düşmek, yürütmek, devam etmek, sürdürmek

PURSUER : English Turkish

n. kovalayan kimse, takipçi, davacı

PURSUIT : English Turkish

n. kovalama, takip, araştırma, uğraşı, meşguliyet, ilgi alanı, iş