Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PURSUIT INTERCEPTOR : English Turkish

n. av önleme uçağı

PURSUIT PLANE : English Turkish

avcı uçağı

PURSUIVANT : English Turkish

n. uşak

PURSY : English Turkish

adj. tıknefes, buruşuk, katlanmış

PURULENCE : English Turkish

n. cerahat toplama, irinlenme, iltihap, irin

PURULENT : English Turkish

adj. irinli, iltihaplı

PURULENT MATTER : English Turkish

n. cerahat, irin, iltihap

PURVEY : English Turkish

v. sağlamak, tedarik etmek, erzak sağlamak

PURVEYANCE : English Turkish

n. erzak sağlama, yiyecek içecek sağlama, erzak ihtiyacını karşılama

PURVEYOR : English Turkish

n. erzak toptancısı, müteahhit, gıda maddesi toptancısı

PURVIEW : English Turkish

n. anlam, amaç (yasa), görüş alanı

PUS : English Turkish

n. irin, cerahat, iltihap

PUSAN : English Turkish

n. Pusan, Güney Kore'de liman şehri

PUSH : English Turkish

n. itme, itiş, zorlama, sıkıştırma, çaba, gayret, atak, hamle, sıkışık durum, zor durum, torpil, arka çıkan kimse, kitle, topluluk, grup, çete

PUSH : English Turkish

v. itmek, itelemek, kakmak, sıkıştırmak, zorlamak, baskı yapmak, devam etmek, yürütmek, çaba harcamak, uğraşmak, zorla kabul ettirmek, reklâmla satmak, uyuşturucu satmak, merdiven dayamak, yaklaşmak (yaş)

PUSH AROUND : English Turkish

itip kakmak

PUSH BICYCLE : English Turkish

isiklet

PUSH BIKE : English Turkish

n. bisiklet

PUSH BUTTON : English Turkish

elektrik düğmesi, tuş, düğme

PUSH BUTTON TELEPHONE : English Turkish

n. tuşlu telefon

PUSH BUTTON WAR : English Turkish

uzaktan kumandalı savaş, tuşlarla idare edilen savaş

PUSH BUTTON WARFARE : English Turkish

n. uzaktan kumandalı savaş, tuşlarla idare edilen savaş

PUSH DOWN : English Turkish

astırmak

PUSH FORWARD : English Turkish

ilerletmek

PUSH INTO : English Turkish

sokuşturmak