Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SNUFF TAKER : English Turkish

n. enfiye meraklısı

SNUFF TAKING : English Turkish

n. enfiye çekme

SNUFFBOX : English Turkish

n. enfiye kutusu

SNUFFER : English Turkish

n. söndürücü, mum söndürücü, uzun ve ince bir tutma yeri olan ve ucunda mum söndürmeye yarayan küçük bir hunisi bulunan gereç; mum söndüren kimse; mumlara üfleyen kimse; enfiye (kurutulmuş tütünden yapılan ve buruna çekilen bir keyif verici) kullanan kimse

SNUFFERS : English Turkish

n. mum makası

SNUFFLE : English Turkish

n. burnunu çekme, koklama, burnundan konuşma, genizden konuşma

SNUFFLE : English Turkish

v. burnunu sesli çekmek, gürültüyle burnunu çekmek, sesli nefes almak, hırıltılı solumak, burnundan konuşmak

SNUFFLE OUT : English Turkish

v. burnunu çekerek söylemek

SNUFFLER : English Turkish

n. hırıltıyla soluyan kimse, sesli nefes alan kimse; burnundan konuşan kimse, mızmız tonda konuşan kimse

SNUFFLES : English Turkish

n. nezle, burun tıkanıklığından dolayı nefes olma güçlüğü çekilen durum

SNUFFLY : English Turkish

adj. nezle, nezle olmuş, burun tıkanıklığından dolayı nefes olma güçlüğü çekilen durum rahatsızlığı

SNUFFY : English Turkish

adj. enfiye gibi, enfiyeli, düzensiz, ters, aksi

SNUG : English Turkish

v. rahatını sağlamak, rahat ettirmek, camadan vurmak

SNUG : English Turkish

adj. kuytu, rahat, sıcacık, güvenli, yeterli, düzenli, bakımlı, dar, daracık, küçük, gizli, saklı

SNUG DOWN : English Turkish

v. rahatını sağlamak, rahat ettirmek, camadan vurmak

SNUGGERY : English Turkish

n. kuytu yer, özel oda, çalışma odası

SNUGGLE : English Turkish

v. kıvrılıp yatmak, kıvrılmak, sokulmak, yanına kıvrılmak, sarılıp yatmak, sarınıp yatmak, sarılmak, kucaklamak

SNUGGLE DOWN : English Turkish

v. kıvrılıp yatmak, büzülüp yatmak

SNUGLY : English Turkish

adv. konforlu bir şekilde, rahat bir şekilde; güvenli bir şekilde, güvenlice; düzenli bir şekilde, yerli yerinde bir şekilde; dar bir şekilde, sıkı bir şekilde

SNUGNESS : English Turkish

n. konforluluk, rahatlık; güvenli olma durumu; düzenlilik, yerli yerinde olma durumu; dar bir şekilde olma durumu, sıkı olma durumu

SO : English Turkish

n. sol [müz.]

SO : English Turkish

adv. o kadar, pek, öyleki, çok, kadar, böyle, öyle, şöyle, de, da, aynen, böylece, demek, demek ki

SO : English Turkish

conj. için, diye, yani, bu yüzden, ması için

SO : English Turkish

interj. öyle mi

SO AND SO : English Turkish

falan