Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
STAGED AN ACCIDENT : English Turkish

kazaya neden oldu, kaza hazırladı, bilerek kazaya sebep oldu, bir şeye kaza görüntüsü verdi

STAGEHAND : English Turkish

n. sahne görevlisi, bir sahne gösterisi sırasında arka planları değiştirmekten sorumlu kimse

STAGER : English Turkish

n. kaşar, gedikli, kaçın kurası, deneyimli kimse

STAGESTRUCK : English Turkish

adj. sahne tutkunu, sahne meraklısı, tiyatro hayranı; oyuncu olma heveslisi, oyuncu olma takıntılı, sahneye çıkma isteklisi

STAGETTE : English Turkish

n. kadınlar için bekârlığa veda partisi, evlenmek üzere olan bir kadın için düzenlenen parti

STAGETTE PARTY : English Turkish

n. kadınlar için bekârlığa veda partisi, evlenmek üzere olan bir kadın için düzenlenen parti

STALINISTIC REGIME : English Turkish

Stalinistik rejim, gücün bir tek adamın elinde toplandığı komünist rejim (resmi parti politikasından sapan herkes son derece büyük baskı altına alınır)

STALK : English Turkish

n. sap, yaprak sapı, tüy sapı, kadeh ayağı, gizlice sokulma, azametli yürüyüş

STALK : English Turkish

v. sessizce yaklaşmak, gizlice sokulmak, kol gezmek, sinsice izlemek, ağır adımlarla yürümek, azametle yürümek, sarmak (hayaletler vb.)

STALK-LIKE : English Turkish

sap gibi, sapa benzeyen, sap benzeri

STALKED : English Turkish

adj. saplı

STALKER : English Turkish

n. iz süren avcı

STALKERAZZI : English Turkish

n. "stalker and paparazzi (iz süren ve paparazzi)", iz süren ve paparazzi kelimelerinin birleşimi, gece gündüz takip ederek ünlü insanları izleyen bir gazete için çalışan kimse

STALKING HORSE : English Turkish

avcının arkasına saklandığı at, paravan, bahane, göstermelik aday

STALKING-HORSE : English Turkish

ahane, mazeret, gerçek amacı gizlemek amacıyla kullanılan şey; göstermelik aday, dikkatleri başka bir aday üzerinden çekmek veya bir partide bölünme yaratmak amacıyla kullanılan siyasi aday; av izleme atı, bir avcının arkasına saklanarak avını gizlice takip ettiği at

STALKLESS : English Turkish

adj. sapsız

STALKY : English Turkish

adj. saplı, çöp gibi, dayanıksız

STALL : English Turkish

n. ahır, koltuk, stand, tezgâh, koltuk [tiy.], sargı (parmak), hız kaybedip düşme (uçak), park yeri, oyalama, bahanelerle aldatma, vakit kazanmaya çalışma

STALL : English Turkish

v. oyalamak, hızı kesilerek düşmek, zaman kazanmak, geciktirmek, saplanmak, durmak (motor), stop etmek, hızı kesilmek

STALL FOR TIME : English Turkish

v. vakit kazanmaya çalışmak

STALL HOLDER : English Turkish

n. (Britanya) pazarcı, seyyar satıcı, bir pazarda açtığı tezgâhtan satış yapan kimse

STALL OFF : English Turkish

oyalamak, atlatmak, kandırmak, geciktirmek

STALLAGE : English Turkish

n. stand ücreti, tezgâh kirası

STALLHOLDER : English Turkish

n. (Britanya) pazarcı, seyyar satıcı, bir pazarda açtığı tezgâhtan satış yapan kimse

STALLING : English Turkish

n. erteleme, bekletme, iler bir tarihe atma