Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
STAMP DUTY : English Turkish

pul vergisi

STAMP MILL : English Turkish

maden değirmeni

STAMP OUT : English Turkish

şekil vermek, şekillendirmek

STAMPED : English Turkish

adj. mühürlü

STAMPED ADDRESSED ENVELOPE : English Turkish

n. pullu adresli zarf, postalama ücreti ödenmiş ve üzerinde gönderenin adresi bulunan zarf

STAMPED DOCUMENT : English Turkish

damgalı belge, üzerinde bir yetki damgası bulunan belge

STAMPED ENVELOPE : English Turkish

pullu zarf

STAMPED NOTE : English Turkish

damgalı senet, damgalı banknot, üzerinde bir damga bulunan senet

STAMPED SELF-ADDRESSED ENVELOPE : English Turkish

n. pullu adresli zarf, postalama ücreti ödenmiş ve üzerinde gönderenin adresi bulunan zarf

STAMPEDE : English Turkish

n. çil yavrusu gibi dağılma, panik, bozgun, izdiham, toplu telaş

STAMPEDE : English Turkish

v. ürküterek kaçırmak, korkutarak dağıtmak, panik yaratmak, izdiham yaratmak, zorlamak, ayaklandırmak

STAMPER : English Turkish

n. pullayan, pul yapıştıran; pul makinesi, pul yapıştırma makinesi, presleme makinesi; vurma veya öğütme aracı

STAMPING : English Turkish

n. dökme kalıbı, mühürleme, preslenmiş saç eşya, presleme, ayak basma

STAMPING DIE : English Turkish

n. baskı kalıbı

STAMPING GROUND : English Turkish

sıkça gidilen yer, sık sık gidilen yer, ikinci adres, uğrak, hayvanların alıştığı otlak

STAMPING MACHINE : English Turkish

damgalama makinesi, presleme makinesi, bir alıcının kredi kartı bilgilerini alındı belgesi üzerine preslemeye yarayan manuel araç

STAN : English Turkish

n. bir erkek ismi (Stanley'in bir şekli)

STANCE : English Turkish

n. duruş, durum, vaziyet

STANCH : English Turkish

v. kesmek (kan vb.), durdurmak

STANCH : English Turkish

adj. güvenilir, emin, sadık, sağlam, hava ve su geçirmez

STANCHION : English Turkish

v. desteklemek, taşımak, tutmak

STANCHION : English Turkish

n. destek, direk

STAND : English Turkish

n. duruş, durum, hal, yer, dayanma, direnme, katlanma, durak, işyeri, tezgâh, kürsü, tribün, sehpa, ayaklık, ayak, ayaklı askılık, ormanda yetişen ağaç, ekim alanı

STAND : English Turkish

v. dikilmek, ayakta durmak, ayağa kalkmak, kalmak, durmak, bulunmak, dayanmak, katlanmak, direnmek, göğüs germek, karşı koymak, devam etmek, sineye çekmek, üstlenmek, desteklemek, ısmarlamak, ihtiyaç duymak, kanıtlamak, çekilmek

STAND A CHANCE : English Turkish

eline fırsat geçmek, şansı olmak