Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
TAINT : English Turkish

n. leke, kusur, bozukluk, iz, bozulma, yozlaşma, kokuşma

TAINT : English Turkish

v. bozmak, lekelemek, hastalık bulaştırmak, ahlâkını bozmak, bulaştırmak, bozulmak, kokuşmak

TAINTED : English Turkish

adj. lekeli, kusurlu, kokmuş

TAINTLESS : English Turkish

adj. lekesiz, tertemiz, kusursuz

TAIPAN : English Turkish

n. yabancı şirket müdürü (çin), dev zehirli yılan (avus.)

TAIPEI : English Turkish

n. Taipei, Tayvan'ın başkenti

TAISHO PERIOD : English Turkish

n. Taisho dönemi, Japon tarihinde 1912'den 1926'ya kadar bir dönem

TAIWAN : English Turkish

n. Tayvan, Çin'in güneydoğu kıyıları açıklarında güneydoğu Asya adası; eskiden Formosa

TAIWAN STRAIT : English Turkish

n. Tayvan Boğazı, Formosa Boğazı, Tayvan ve Çin arasındaki boğaz (Pasifik Okyanusu'nun)

TAIWANESE : English Turkish

n. Tayvan vatandaşı veya Tayvan'da yaşayan kimse; Çince'nin Tayvan'da konuşulan Minnan lehçesi

TAIWANESE : English Turkish

adj. Tayvan'a veya orada yaşayanlara ait

TAJ : English Turkish

n. taç, Müslüman ülkelerde takılan uzun konik kep

TAJ MAHAL : English Turkish

Taç Mahal, bir kral tarafından karısı için yaptırılan 17'nci yüzyıl Hint sarayı, dünyadaki en güzel yapılardan biri olarak değerlendirilen

TAJIKISTAN : English Turkish

n. Tacikistan, Asya'nın ortasında bir ülke (eski Sovyetler Birliği'nin bir parçası)

TAKE : English Turkish

n. tutma, tutuş, tutulan balık miktarı, avalanan hayvan miktarı, alıntı, hasat, pay, tepki, reaksiyon, kabul etme (vücut), alınan taş

TAKE : English Turkish

v. almak, götürmek, tahammül etmek, tutmak, icap etmek, ele geçirmek, elde etmek, yakalamak, çıkarmak, karşılamak, atlatmak, etmek, hissetmek, yanmak, kazanmak, yapmak, ölçmek, kabul etmek, sanmak, çekmek [fot.], katlanmak, dayanmak, kaplamak, gerektirmek, tedavi etmek, etkili olmak, kabul edilmek, oltaya vurmak, tutuşmak

TAKE A BACK : English Turkish

arka plânda kalmak, kendini göstermemek

TAKE A BACK SEAT : English Turkish

arka plânda kalmak, önemini yitirmek, ön plâna çıkmamak

TAKE A BAD TURN : English Turkish

kötü yönde değişmek

TAKE A BASHING : English Turkish

v. dayak yemek, sopa yemek

TAKE A BATH : English Turkish

anyo yapmak, yıkanmak

TAKE A BEATING : English Turkish

v. dayak yemek, yenilmek

TAKE A BREATH : English Turkish

v. nefes almak, soluk almak

TAKE A BREATHER : English Turkish

v. mola vermek

TAKE A BRIGHT VIEW OF : English Turkish

olumlu bakmak, olumlu yaklaşmak