English Turkish
THE BENDS : English Turkish
n. vurgun
THE BEREAVED : English Turkish
n. yakını ölmüş kimse, yakınını kaybetmiş kimse
THE BEST : English Turkish
n. en iyisi
THE BEST BET : English Turkish
n. en iyisi, en iyi yol
THE BEST DEFENSE IS A GOOD OFFENSE : English Turkish
en iyi savunma iyi bir saldırıdır, en iyi savunma taarruzdur, kendini savunmanın en iyi yolu aktif olmaktır; diğer tarafı kazanmaktan uzak tutmak için izlenecek en iyi yol agresif ve saldırgan olmaktır; saldırı savunmanın en iyi şeklidir
THE BEST DEFENSE IS OFFENSE : English Turkish
en iyi savunma saldırıdır, kendini savunmanın en iyi yolu aktif olmaktır
THE BEST OF LUCK : English Turkish
iyi şanslar, umarım başarırsın
THE BEST PART : English Turkish
n. en iyi kısım
THE BEST PART OF : English Turkish
adv. çoğu, büyük bölümü
THE BIBLE QUIZ : English Turkish
İncil sınavı, Yahudi çocukların İncil bilgisini test eden dünya çapındaki müsabaka
THE BIG BROTHER : English Turkish
Büyük Ağabey, Büyük Kardeş, totaliter rejimlerde anahtar pozisyonlardaki insanlar grubu, totaliter bir rejimin sakinlerinin eylemlerini kontrol etme ve onları izleme amacıyla kurulmuş sistem
THE BIG CHILL : English Turkish
üyük soğuk, Lawrence Kasdan tarafından yönetilen 1983 yapımı film (başrollerinde Glenn Close, Jeff Goldblum, ve Kevin Kline'ın oynadığı)
THE BIG FOUR AUDITORS : English Turkish
dört büyük denetçi, halka açık şirketlerin denetimlerinin büyük bölümünü gerçekleştiren uluslararası muhasebe firmaları grubu (2004 yılı itibarı ile Dört Büyük Firma: Deloitte Touche Tohmatsu, Ernst & Young, KPMG ve PricewaterhouseCoopers)
THE BIG SCREEN : English Turkish
üyük ekran, sinema ekranı, sinemalarda film gösterimleri için kullanılan büyük ekran
THE BIG THREE : English Turkish
Üç Büyük, Büyük Üçler, II. Dünya Savaşı'nın müttefik kuvvetleri içindeki üç en büyük ulus (Birleşik Devletler, İngiltere ve Rusya)
THE BIGGER THEY COME THE HARDER THEY FALL : English Turkish
ne kadar büyürlerse o kadar sert düşerler, önemli pozisyonlardaki insanlar başarısız olduklarında daha fazla şey kaybederler, daha güçlü ve varlıklı insanlar bir yenilgi veya bir felaket yaşadıkları zaman daha fazla acı çekerler
THE BILL IS ON ME : English Turkish
hesap benden
THE BILL WAS ENDORSED : English Turkish
fatura onaylandı, çek ciro edildi, çekin veya senedin sahipliği imzalanarak bir başkasına devredildi
THE BIRD HAS FLOWN : English Turkish
adj. uçan kuş, gözden kaybolan, kaçan, kaçırılan
THE BIRD HAS FLOWN : English Turkish
n. kuş uçtu, uçan kuş, birisinin aradığı kaçmış terketmiş veya gitmiş beilirli bir insan
THE BIRD IS FLOWN : English Turkish
ortadan kayboldu, toz oldu, yok oldu
THE BITCH HEIDI : English Turkish
fahişe Heidi, rutin bir komedide komedyen Joan Rivers tarafından canlandırılan edepsiz karakter
THE BLACK ART : English Turkish
n. büyücülük, büyü
THE BLESSED SACRAMENT : English Turkish
n. aşai rabbani ayini
THE BLESSED VIRGIN : English Turkish
n. meryemana, hazreti meryem
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani