English Turkish
THE CEASE-FIRE AGREEMENTS : English Turkish
ateşkes görüşmeleri, ateşkes anlaşmaları, Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki anlaşmalar
THE CENTER OF THINGS : English Turkish
meselenin özü, konunun merkezi, nesnelerin merkezi, esas konu, ortada yer alan iyi konum
THE CENTRAL BANK : English Turkish
merkez bankası, bankaların kredi düzenlemelerini yöneten otorite/kurum, İsrail Bankası
THE CENTRAL REGIONS : English Turkish
merkez bölgeler, merkezi alan, orta İsrail bölgesi (Tel Aviv bölgesi, Dan Bölgesi, ovalar ve Sharon)
THE CHAIR : English Turkish
sandalye, elektrikli sandalye (Amerikan argosu); bir yasama komisyonu veya komitesinin başkanı
THE CHANCES ARE THAT : English Turkish
adv. büyük olasılıkla
THE CHANNEL : English Turkish
manş denizi
THE CHASE : English Turkish
n. avcılık
THE CHECK BOUNCED : English Turkish
çek döndü, senet ödenmedi, çek/senet ödenmeden geri döndü
THE CHECK WAS ENDORSED : English Turkish
çek/senet ciro edildi, çek/senet arkası imzalanarak devredildi, çek/senetin mülkiyeti imza edilerek bir başka kimseye devredildi
THE CHEQUE BOUNCED : English Turkish
çek döndü, senet ödenmedi, çek/senet ödenmeden geri döndü
THE CHEQUE WAS ENDORSED : English Turkish
çek/senet ciro edildi, çek/senet arkası imzalanarak devredildi, çek/senetin mülkiyeti imza edilerek bir başka kimseye devredildi
THE CHRISTIAN CHURCH : English Turkish
Hristiyan Kilisesi, Hristiyanlık dini; Hristiyanlığın liderleri
THE CHRISTIAN MILITIAS : English Turkish
Hristiyan milisler, Lübnan'daki Hristiyan popüler ordu
THE CHURCH : English Turkish
Kilise, Roma Katolik Kilisesi; Protestanlık'tan önceki Hristiyan Kilisesi; Hristiyan inancına sahip olanların ana gövdesi
THE CINEMA : English Turkish
n. sinema dünyası, sinema sanatı, sinema endüstrisi
THE CITY : English Turkish
londra'nın iş ve bankacılık merkezi
THE CITY AND ITS ENVIRONS : English Turkish
şehir ve civarı, şehir ve çevresi, şehir ve onu çevreleyen alan, şehir ve banliyöleri, şehir ve varoşları
THE CITY FELL : English Turkish
şehir düştü, şehir düşmanlar tarafından fethedildi
THE CLASH : English Turkish
gümbürtü, esas olarak 1970 ve 1980'lerde aktif olan İngiliz punk müzik grubu
THE CLASSICAL LANGUAGES : English Turkish
n. eski diller
THE CLASSICS : English Turkish
n. klasikler, genel olarak tüm zamanların en iyileri oldukları düşünülen kitaplar, ideal kitaplar
THE CLERGY : English Turkish
n. papazlar
THE CLIENT IS ALWAYS RIGHT : English Turkish
müşteri daima haklıdır, müşteri daima en iyi hizmeti hakeder, bir satıcı müşteri ile asla tartışmamalıdır, Amerikan iş etiği öğretisi
THE CLOSE FAMILY : English Turkish
çekirdek aile, yakın aile, yakın akrabalar, en yakın aile üyeleri, çekirdek aile üyeleri, ebeveynler ve çocukları
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani