Ottoman Turkish
NEBATAT : Ottoman Turkish
itkiler
NEBATİYET : Ottoman Turkish
itki olma hâli
NEBATİYYUN : Ottoman Turkish
Botanik bilginleri, botanik âlimleri
NEBATÂT : Ottoman Turkish
(Nebât. C.) Nebâtlar, bitkiler
NEBATÎ : Ottoman Turkish
Nebat cinsinden, nebata mensup ve nebata ait, yerden biten cinsinden olan
NEBATÎ : Ottoman Turkish
itki ile ilgili, bitki cinsinden
NEBBAC : Ottoman Turkish
Sesi sert olan
NEBBAH : Ottoman Turkish
Havlayıcı
NEBBAL : Ottoman Turkish
Ok yapıp satan kimse. Okçu
NEBBAR : Ottoman Turkish
Fasih dilli, güzel konuşan adam
NEBBAŞ : Ottoman Turkish
Mezar soyucu, kefen soyucu
NEBE' : Ottoman Turkish
Haber. (Peygam)
NEBE' SURESİ : Ottoman Turkish
Kur'an-ı Kerim'de
Suredir. Amme Suresi de denir
NEBE'-AVER : Ottoman Turkish
f. Haber getiren
NEBEAN : Ottoman Turkish
Kaynayıp yerden çıkmak. Pınar suyunun çıkışı. Fışkırmak.(Demek ki şu enharın nebeanları, âdi ve tabiî ve tesadüfî bir iş değildir. Belki pek hârika bir surette Fâtır-ı Zülcelâl onları sırf hazine-i gaybdan akıttırıyor. S.)
NEBEHRECE : Ottoman Turkish
Geçmez bakırlı para. Sahte akçe. * Her nesnenin kötüsü
NEBEKE : Ottoman Turkish
(C: Nübük-Nebâk) Tepe
NEBERD : Ottoman Turkish
f. Muhârebe, savaş, harb, ceng
NEBERD-AZMÂ : Ottoman Turkish
f. Çok muhârebelerde bulunmuş tecrübeli kimse
NEBERD-PİŞE : Ottoman Turkish
f. Harb etmeyi sanat edinmiş kimse. Savaşçı
NEBERDE : Ottoman Turkish
f. Savaşçı, muhârib
NEBERDGÂH : Ottoman Turkish
f. Savaş yeri, muharebe sahası
NEBEVÎ : Ottoman Turkish
Nebiye ait. Peygambere dâir. Peygamberle alâkalı
NEBEVÎ : Ottoman Turkish
peygamberle ilgili
NEBEZ : Ottoman Turkish
(C: Enbâz) Lâkab
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani