Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
NİDD : Ottoman Turkish

eş, misil, aynı

NİDRE : Ottoman Turkish

Et parçası

NİDÂ : Ottoman Turkish

seslenme, ünleme, ünlem

NİFA' : Ottoman Turkish

Menfaat, fayda

NİFAK : Ottoman Turkish

Müslüman gibi görünüp kâfir olmak. İki yüzlülük. * Bozuşukluk, ara açılmak. * Dinde riyâ etmek. * İhtiyaca sarf olunacak şeyler

NİFAK : Ottoman Turkish

içi dışı başka olma, inanır görünüp inanmama

NİFAKÎ : Ottoman Turkish

Nifakla alâkalı

NİFAR : Ottoman Turkish

İntikal etmek, göçmek. * Dağılıp kaçmak. * Ürkme, korkma, çekinme. * Nefret gösterme

NİFAS : Ottoman Turkish

"Yeni doğurmuş kadının hâli. Loğusalık. Böyle bir kadına ""Nüfesâ"" da denir. Hanefi Mezhebine göre bu hâl kırk gün devam eder."

NİFAZ : Ottoman Turkish

Çocuğa sarılan bez. Çocuk bezi

NİFÂS : Ottoman Turkish

lohusalık

NİGEH : Ottoman Turkish

(Bak: Nigâh)

NİGEH-ENDÂZ : Ottoman Turkish

f. Bakan, bakıcı, bakıveren

NİGEHBÂN : Ottoman Turkish

f. Gözcü, gözetici, bekçi

NİGEHBÂNÎ : Ottoman Turkish

f. Bekçilik, gözcülük

NİGEHDÂR : Ottoman Turkish

f. Gözcü, bekçi. * Saklayıcı, koruyucu

NİGERAN : Ottoman Turkish

f. Bakıveren, bakıcı

NİGİN : Ottoman Turkish

f. Mühür, hâtem. * Yüzük

NİGİNDÂN : Ottoman Turkish

f. Yüzük mahfazası, yüzük kutusu

NİGİNSÂY : Ottoman Turkish

f. Mühür kazıcı. Hakkak

NİGU : Ottoman Turkish

f. Güzel, iyi, hasen

NİGUHİDE : Ottoman Turkish

f. Çekiştirilmiş, zemmolunmuş, gıybet edilmiş

NİGUHİŞ : Ottoman Turkish

f. Çekiştirme, gıybet, zemm

NİGUHÂH : Ottoman Turkish

f. Hayır temenni eden, iyilik isteyen

NİGUN : Ottoman Turkish

f. Tersine dönmüş, altüst olmuş, başaşağı. * Ters, uğursuz, aksi