Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
Rİ'YE : Ottoman Turkish

(C.: Riin) Sihir

RİA : Ottoman Turkish

Yüksek yer

RİAT : Ottoman Turkish

(Rie. C.) Akciğerler

RİAYET : Ottoman Turkish

İyi karşılamak, ağırlamak, hürmet etmek. * Uymak, tâbi olmak. * Otlamak veya otlatmak. * Hıfzetmek, korumak

RİAYET : Ottoman Turkish

uyma, uygunluk

RİAYETEN : Ottoman Turkish

Saygı ve hürmet göstererek. Sayarak. Hürmet ederek. * Tâbi olarak

RİAYETKÂR : Ottoman Turkish

f. Hürmetkâr, itaatkâr. Sevgi ve saygı gösteren

RİAYETKÂR : Ottoman Turkish

iayet eden, uyan

RİB' : Ottoman Turkish

Sıtmanın bir gün tutup iki gün tutmaması ve dördüncü gün yine tutması

RİBA : Ottoman Turkish

Bahar evleri, çadırlar. Arazi. * Yaz yağmurları

RİBA-HAR : Ottoman Turkish

f. Faizle para işleten, tefeci

RİBA-İ FAZL : Ottoman Turkish

"Tartılan veya ölçülen bir cins eşyanın kendi cinsi karşılığında fazlasıyla satılması. Meselâ: Bir kilo buğdayı aynı cins bir kilo yüz gramla değiştirmek gibi.(Beşerin hayat-ı içtimaiyesinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın menşei iki kelimedir. Birisi: ""Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne..."" İkincisi: ""Sen çalış, ben yiyeyim.."" Bu iki kelimeyi de idame eden; cereyan-ı riba ve terk-i zekâttır. Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devası var ki; o da vücub-u zekâttır. İkinci kelimenin devası hürmet-i ribadır. Adalet-i Kur'aniye âlem kapısında durup ribaya: ""Yasaktır, girmeğe hakkın yoktur"" der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden dinlemeli. M.)(Ribanın kap ve kapıları olan bankaların nef'i, beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zâlimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Âlem-i İslâm'a zarar-ı mutlaktır. Mutlak beşerin refahı nazara alınmaz, zira gâvur harbî ve mütecaviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir. M.)"

RİBAB : Ottoman Turkish

Arap kabilelerinden Zubeh, Sevr, Akl, Teym ve Ady denilen beş kabilenin adı

RİBABE : Ottoman Turkish

Ahd, söz, yemin, misak

RİBAC : Ottoman Turkish

Kanatlarının ortasında küçük kapısı bulunan büyük kapı

RİBAH : Ottoman Turkish

(Ribh. C.) Kazançlar, kârlar, ticaretten elde edilen kârlar

RİBAT : Ottoman Turkish

(C.: Ribâtât) Han gibi konaklanacak yer. Tekke. * Bağ, ip. * Sağlam yapı

RİBATET : Ottoman Turkish

Kalb kuvveti. * Tahammül, sabır. * Kalbi sağlam olma

RİBATÎ : Ottoman Turkish

Hancı, odacı

RİBBİYYUN : Ottoman Turkish

(Rabb. dan) Âlimler, fakihler. * Büyük topluluk

RİBBÎ : Ottoman Turkish

(C.: Ribbiyyun) Büyük kalabalık

RİBET : Ottoman Turkish

(C.: Riyeb) şüphelilik. şüpheye düşme

RİBH : Ottoman Turkish

Kâr, kazanç. * Fâiz

RİBH : Ottoman Turkish

kazanç

RİBH-İ TİCARÎ : Ottoman Turkish

Ticaret kazancı