Ottoman Turkish
RUDHA : Ottoman Turkish
Perde, setre
RUDSAZ : Ottoman Turkish
f. Çalgıcı
RUFAÎ : Ottoman Turkish
Rufailik diye bilinen bir tarikatı kuran, bu tarikattan olan
RUFSE : Ottoman Turkish
Su nöbeti
RUFUD : Ottoman Turkish
(Rifd. C.) Bahşişler
RUGA' : Ottoman Turkish
Sada, ses. * Deve, sırtlan ve deve kuşunun bağırması
RUGBA' : Ottoman Turkish
Rağbet etmek, istemek, arzulamak
RUGERDAN : Ottoman Turkish
f. Yüz döndüren, yüz çeviren
RUGL : Ottoman Turkish
Bir acı ot. * Sünnetsizlik. * Bol olmak, bolluk
RUH : Ottoman Turkish
"f. Yanak, yüz, çehre. * Arabçada: Efsânevi bir kuş. (Bak: Ruhsâr)RUH
Can, nefes, canlılık. * Öz, hülâsa, en mühim nokta. * His. * Kur'an. * İsa (A.S.). * Cebrail (A.S.). * Korkmak. (Bak: Vicdan)(Ruh, bir kanun-u zivücud-u haricîdir. Bir namus-u zişuurdur. Sabit ve dâim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir. Bir seyyale-i lâtifeyi o cevhere sadef etmiştir. Mevcud ruh, mâkul kanunun kardeşidir. İkisi hem dâimî, hem âlem-i emirden gelmişlerdir. Şâyet, nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu. Eğer ruh, şuuru başından indirse yine lâyemut bir kanun olurdu. H.)(Ruha bir derece müşabih ve ikisi de âlem-i emirden ve iradeden geldiklerinden masdar itibariyle ruha bir derece muvafık, fakat yalnız vücud-u hissî olmayan nevilerde hükümran olan kavânine dikkat edilse ve o namuslara bakılsa görünür ki: Eğer o kanun-u emrî, vücud-u haricî giyse idi, o nevilerin birer ruhu olurdu. Halbuki o kanun dâima bakidir. Dâima müstemir, sabittir. Hiçbir tegayyürat ve inkılâbat, o kanunların vahdetine te'sir etmez, bozmaz. Meselâ: Bir incir ağacı ölse, dağılsa; onun ruhu hükmünde olan kanun-u teşekkülâtı, zerre gibi bir çekirdeğinde ölmeyerek baki kalır. İşte madem en âdi ve zaif emrî kanunlar dahi böyle beka ile devam ile alâkadardır. Elbette ruh-u insanî, değil yalnız beka ile, belki ebed-ül âbâd ile alâkadar olmak lâzım gelir. Çünki: Ruh dahi Kur'an'ın nassı ile: $ ferman-ı celili ile âlem-i emirden gelmiş bir kanun-u zişuur ve bir namus-u zihayattır ki: Kudret-i Ezeliyye, ona vücud-u haricî giydirmiş. Demek, nasılki sıfat-ı iradeden ve âlem-i emirden gelen şuursuz kavânin, dâima veya ağleben baki kalıyor. Aynen onların bir nevi kardeşi ve onlar gibi sıfat-ı iradenin tecellisi ve âlem-i emirden gelen ruh, bekaya mazhar olmak daha ziyade kat'idir, lâyıktır. Çünki: Zivücuddur, hakikat-ı hariciye sahibidir. Hem onlardan daha kavidir, daha ulvidir. Çünki: Zişuurdur. Hem onlardan daha daimîdir, daha kıymetdardır. Çünki: Zihayattır. S.)"
RUH-BAHŞ : Ottoman Turkish
f. Ruh veren, ruh bahşeden
RUH-EFZA : Ottoman Turkish
f. Cana can katan. Canlılık veren. (Ruhfeza da denir)
RUH-U REVAN : Ottoman Turkish
Ruhun zuhuru. Ruhun ferahlığı. Ruhun akışı
RUH-ÜL EMİN (RUH-ÜL KUDÜS) : Ottoman Turkish
Cebrail Aleyhisselâm'ın iki ayrı ismi. Emin ve mukaddes ruh. * Allah'ın ism-i azamı. * İncil. * Kur'an
RUHA : Ottoman Turkish
Ferahlık. * Yumuşak rüzgâr
RUHAM : Ottoman Turkish
Mermer
RUHAM-I HÂM : Ottoman Turkish
İşlenmemiş mermer
RUHAMA : Ottoman Turkish
(Rahim. C.) Rahim olanlar
RUHAMÎ : Ottoman Turkish
Mermerden yapılmış. Mermerle ilgili
RUHANİYYAT : Ottoman Turkish
"Madde âleminden başka olan ruh âlemleri, ruhaniler. (Bak: Cinn, Melek)(Şu nihayetsiz feza-yı âlem ve şu muhteşem semavat; burçları ile, yıldızları ile; zişuur, zihayat, ziruhlarla doludur. Nârdan, nurdan, ateşten, ışıktan, zulmetten, havadan, savttan, rayihadan, kelimattan, esirden ve hattâ elektrikten ve sâir seyyâlât-ı lâtifeden halk olunan o zihayat ve o ziruhlara ve o zişuurlara şeriat-ı garra-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan, ""Melâike ve cânn ve ruhaniyattır"" der, tesmiye eder. Melâikenin ise, ecsamın muhtelif cinsleri gibi, cinsleri muhteliftir. Evet, elbette bir katre yağmura müekkel olan melek, şemse müekkel meleğin cinsinden değildir. Cin ve ruhaniyat dahi, onların da pek çok ecnas-ı muhtelifeleri vardır. S.)"
RUHANİYYET : Ottoman Turkish
Yalnız ruhtan ibaret olan şeyin hali. Ölmüş bir kimsenin devam etmekte olan ruhi kuvveti. * Ruhanilik
RUHANİYYUN : Ottoman Turkish
(Ruhanî. C.) Ruh âlemine mensub olanlar. Âlem-i gayba nüfuz eden çok nuraniyet kazanmış zâtlar
RUHANÎ : Ottoman Turkish
Cisim olmayıp gözle görülmeyen cin ve melâike gibi bir mahluk. Ruha ait. Ruhtan meydana gelmiş, melek. * Madde ile alâkalı olmayan, mânevi, ruh âlemine mensub olan
RUHAS : Ottoman Turkish
(Ruhsat. C.) İzinler, ruhsatlar, müsaadeler
RUHASA' : Ottoman Turkish
Sıtma teri
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani