Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SAİL(E) : Ottoman Turkish

(Sual. den) Dilenci. * Fakir. * Soran. * İsteyen. * Akan, seyelan eden

SAİLİYET : Ottoman Turkish

Akıcılık. * Dilencilik

SAİM : Ottoman Turkish

(Savm. dan) Oruçlu, oruç tutan

SAİME : Ottoman Turkish

Çayıra başı boş olarak salıverilen hayvan

SAİMÎN : Ottoman Turkish

(Sâim. C.) Oruç tutan kimseler

SAİR : Ottoman Turkish

Seyreden, harekette olan. * Bir şeyden geri kalan. * Maadâ. Geçen, dolaşan. * Yolcu. Seyyar. * Başkası, diğeri

SAİT : Ottoman Turkish

(Savt. dan) Sesli. Ses çıkartan

SAİYAN : Ottoman Turkish

(Sâi. C.) Haberciler, haber götürenler. * Çalışanlar

SAK : Ottoman Turkish

Bir şeyin aslı. * Topuktan baldıra doğru bacağın incik yeri. * Mc: Şiddet

SAK' : Ottoman Turkish

Horozun ötmesi. Bir kimseye vurmak. * Udul etmek, geri dönmek, vazgeçmek

SAK'A : Ottoman Turkish

Güneş. * Başın ortası. * Beyaz renkli tavşancıl kuşu

SAK'AB : Ottoman Turkish

Uzun, tavil

SAKA : Ottoman Turkish

Ordunun gerisi, ordunun gerisinde bulunan asker takımı. * Üzengi kayışı

SAKALAN : Ottoman Turkish

(Sakaleyn) İnsanlar ve cinler

SAKAM : Ottoman Turkish

(Sekam) İllet, hastalık, dert. * Hata ve yanlış. * Zillet

SAKAM : Ottoman Turkish

hastalık, bozukluk

SAKAMET : Ottoman Turkish

Bozukluk, ziyan, noksan, zarar, eksiklik. * Keyifsizlik. * Dert

SAKAMET : Ottoman Turkish

ozukluk, hastalık

SAKAR : Ottoman Turkish

(C.: Sükur-Sakâr-Sıkâre-Sukure-Eskur) Çakır kuşu. * Çok ekşimiş süt ve pekmez. * Bir şeyi kırmak

SAKAR : Ottoman Turkish

cehennem

SAKARE : Ottoman Turkish

Kâfir. * Koğucu, dedikoducu, nemmam. * Müstehak olmayana lânet eden. * Pekmezci

SAKAT : Ottoman Turkish

Bir tarafı bozuk, eksik veya asla bir işe yaramaz olan. * Yanlışlık (yazıda veya sözde)

SAKATÎ : Ottoman Turkish

Yanlışları çok olan muharrir veya şâir

SAKAYN : Ottoman Turkish

İkizkenar

SAKB : Ottoman Turkish

(C.: Sukub) İnce, uzun. * Ev ortasında olan direk. * İçi boş olmayan kuru cisme vurmak. * Yakınlık