Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SALAH-ÜD DİN : Ottoman Turkish

"Salâhattin şeklinde yaygın olan bu kelime, ""dine bağlı"" mânasına gelir."

SALAHADDİN-İ EYYUBÎ : Ottoman Turkish

"(Doğumu: Hi: 532, Mi: 1137) Ehl-i Salib zihniyetinin İslâm dünyasına açtığı Haçlı seferlerini maddeten durduran şarkın en kahraman kumandanlarından ve sultanlarından olan bu zât hakkında bir Avrupalı tarihçi: ""İslâmın en saf kahramanı"" diye bahseder.Düşmanın çokluğundan bahsederek geri dönmek isteyen kumandanlarına şöyle hitab etmiş ve az bir kuvvetle Haçlı kuvvetlerini perişan etmiştir.- Madem ölümden korkuyoruz, niçin evlerimizde oturup da çocuklarımızla keyfimize bakmadık, askerliğe girdik... Bizim borcumuz, düşmanın azlığını çokluğunu kıyaslamak değil, ona karşı durmaktır...Sultan Salahaddin, Eyyübiye Devletinin başında 24 sene kaldı. Avrupa'nın Haçlı ordularını iman ve şecaatla çok defa perişan hale getirdi. Onlara mağlub olmadı. Namazını vaktinde ve cemaatla kılardı. Kerim, sabur, halim ve mütevazi idi. 57 yaşında Şam'da vefat etti. (R. Aleyh)"

SALAHAT : Ottoman Turkish

Sâlihlik, günahsız ve temiz oluş, dindarlıkta çok ileri olmak hâli

SALAHATTİN : Ottoman Turkish

(Bak: Salah-üd din)

SALAHDEM : Ottoman Turkish

Katı, şiddetli, şedid

SALAHDİ : Ottoman Turkish

Kavi, sağlam, dayanıklı ve muhkem

SALAHİYET : Ottoman Turkish

Bir işe karışmağa veya o işi yapmağa hakkı olmak, vazifeli olmak, bir iş için emir almış olmak. * Bir dâvaya bakabilmek

SALAHİYETDAR : Ottoman Turkish

f. Vazifeli, salahiyet sâhibi

SALAT : Ottoman Turkish

Namaz. Belirli vakitlerde Kur'an'da emredildiği tarzda ve Hz. Peygamber'in tarifi vechi ile yapılan ibadet. * Tebrik, tezkiye. * Dua. Peygamberimize (A.S.M.) yapılan dua. * İstiğfar. * Rahmet. (Bak: Namaz)(Namaz, dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, bütün hasenata fihrist ve örnektir. Kul ile Allah arasında yüksek bir nisbet ve ulvi bir münasebet ve nezih bir hizmettir. İ.İ.)

SALATÎN : Ottoman Turkish

(Sultan. C.) Sultanlar

SALAVAT : Ottoman Turkish

(Salât. C.) Namazlar. * Bütün dualar. İhtiyaçtan gelen ricalar. * Nimetten çıkan şükürler. İbadetler. * Hazret-i Muhammed'e (A.S.M.) memnuniyet ve bağlılık için yapılan dualar. * Nasârâ kilisesi

SALAVATULLAH : Ottoman Turkish

Allah'ın rahmet ve inayeti, kusur ve günahları aff u mağfiret etmesi

SALAYE : Ottoman Turkish

(C.: Salâyât) Bir şey ezmede kullanılan yassı düz taş

SALAYIK : Ottoman Turkish

Yufka yapmak

SALB : Ottoman Turkish

Asmak. Darağacına çekmek. Çarmıha germek. * Kemikten yağ çıkarmak

SALBEN : Ottoman Turkish

Asarak, asmakla öldürmek suretiyle

SALBETMEK : Ottoman Turkish

Asarak öldürmek

SALD : Ottoman Turkish

Kaypak taş. * Taş gibi çok dayanıklı şey. * Dağa çıkmak. * Şiddetle ellerini yere vurmak

SALDAH : Ottoman Turkish

Sağlam ve katı nesne

SALE : Ottoman Turkish

Âfet, belâ, musibet, dâhiye

SALEF (SALF) : Ottoman Turkish

Kibirlilik. Tekebbürlük hali. * Kin tutmak, buğz etmek. * Zevci indinde zevcenin kadri olmamak. * Misafir için olan yemeğin yetmemesi

SALEHBA : Ottoman Turkish

Dayanıklı ve kuvvetli deve. (Müe: Salehebât)

SALENBAC : Ottoman Turkish

Uzun ince balık

SALFA' : Ottoman Turkish

Sağlam ve sert yer

SALHA : Ottoman Turkish

(Sâl. C.) f. Yıllar. Seneler